“Hidayet Hekimi”
Bedenin gıdası ile ruhun gıdası arasında hangisinin daha önemli olduğunu tartışsak hangisi kazanır?
Sorusunun cevabı yaşadığınız bölgeye, bulunduğunuz çevreye göre değişebilir.
Hiç kitap okumadan ömrünü geçirip giden ve bundan da rahatsızlık duymayan milyonlarca insan yaşar bu gezegenimizde.
Alnını secdeye koymadan göçüp gidenler de var bu dünyamızda.
Bir Müslüman ise günde üç vakit yemek yiyor, beş vakit namaz kılıyor.
Bu da gösteriyor ki, ruhumuzun gıdası, vücudumuzun gıdasından daha önemli.
“Ama namaz kılmayan, hiç kitap okumayan ve ihtiyaç da hissetmeyen insanlar yaşayabiliyorlar da yemek yemeyen insanlar yaşayamıyorlar” denebilir.
Doğrudur.
Açlık grevine başlayan ve bir hafta devam eden insanlar da yemeğe karşı iştahı kalmaz hatta yemekten tiksinmeye başlarlarmış.
Doktorlar müdahale ettiklerinde serumla gıda verirlermiş.
Kitaptan ve secdeden mahrum kalan insanlarımız da ruhi gıdalarına karşı greve başlamış ve sonunda kendi gıdasından iğrenmeye başlamış hastalarımızdırlar.
Onlara Mustafa Özdamar beyin “ZARAFET” isimli eserinde yazdığı gibi “Hidayet Hekimi” gibi davranılacak ve damardan girilerek önce serumla canlandırılacak.
Vücudumuzun gıdasını vermediğimizde veya mikroplu şeyler yediğimizde vücudumuzun çeşitli yerlerinden hastalık belirtileri görüldüğü gibi, toplum hayatından Kur’an’ın kurallarını çıkardığımızda, toplum, yaratanın gıdasından mahrum kalıp kapitalizm veya komünizm pisliğine bulanmış mikroplu kurallarla beslenmeye başladığında, toplumda sivilceler baş gösterir.
Kadınlaşan erkekler, erkekleşen kadınlar, gaspçılar, soyguncular, organ mafyası, uyuşturucu mafyası, siyaset mafyası, sermaye mafyası, Aidisliler, kiralık katiller, silah satabilmek için ülkeler arasında harp çıkaran saygın siyasiler, sömürenler ve sürünenler, toplum vücudunun kanseridirler.
Bu kanser tümörlerinin ameliyatı, tedavisi, bir daha çıkmamasını sağlamak için yeniden Kur’an’a dönelim.
Kur’an’ın kuralları aynı zamanda Müslümanların iman esaslarındandırlar. O kanun maddesi olan ayetlerle ibadet yapılır.
Hatimler indirilerek kanun maddeleri tekrarlanır. Camilerde ve evlerde toplu hatimler yapılarak topluca Kur’an’ın kuralları okunur.
O kanunlar, beş vakit namazda tekrarlanırlar. Onları uygulamak, bu dünyamızı düzenlediği gibi ahiretimizi de güzelleştirir.
Bilinen ve yaşanan kurallar, zamanla örf olur, adet olur, anane olur ve insanları su gibi hava gibi kuşatır ve güzel bir hayat yaşatır.
Bu günden itibaren Kur’an okumasını bilmiyorsak hemen öğretecek birini bulalım ve öğrenmeye başlayalım. Eğer okumasını biliyorsak derhal öğretecek birini bulalım ve öğretmeye başlayalım.
Okumasını bilmeyenler bu öğrenmeyi gözlerinde büyütüyor olabilirler. Birçok insanda denenmiştir, bir ay içinde Kur’an okumasını öğrenebilirsiniz.
Haydi, başlayıverin.