İslam’a ve Ümmet’e Hizmet Edebilmek İçin
Bu devirde İslam’a ve Ümmet’e üst seviyede doğru dürüst gerçekten hizmet edebilmek için şu üç lisan aletine sahip olmak şarttır:
Birincisi: Mükemmel Osmanlıca, yazılı edebî Türkçe bilmek. Ölçüsü şudur: Fuzulî Divanı’nı Osmanlıca orijinal metninden kolayca okuyacak ve metin şerhi yapabilecek. Özel notlarını Latin/Frenk yazısıyla değil, Osmanlıca yazabilecek.
İkincisi: Mükemmel Arapça bilmek. Arapça din, fikir, edebiyat, kültür kitaplarını okuyup anlayabilmek. Arapça kompozisyon, makale, kitap yazabilmek. Arapça konferans verebilmek.
Üçüncüsü: Mükemmel İngilizce bilmek.
Vasıflı hizmetkar iki şeyi yakalamış olacaktır: (1) İslam’ı yakalamış, anlamış olmak. (2) Çağ kültürünü sahip olmak.
Çağ kültürüne sahip olmak için dünyanın on güçlü lisesinin seviyesinde eğitim görmüş olmak gerekir.
Medreselerde okutulan âli (elifle) ve ‘âli (ayn ile) ilimleri okumuş ve icazet almış olmak.
Vasıflı ve güçlü hizmetkârın en az on bin, orta derecede yirmi bin, ileri derecede otuz bin kültür referansına sahip olması gerekir.
İslama doğru dürüst hizmet edebilmek için şu şartlar gerekir:
Ehl-i Sünnet itikadı… 2) Beş vakit namazı dosdoğru kılmak… 3) İhlâslı ve ahlaklı olmak… 4) Yüksek karakter sahibi olmak. Vasıflı hizmetkârın iki icazeti olmalıdır:
Şer’î zahir ilimlerinde, kopuksuz bir silsile ile ucu Resulullah’a (Salat ve selam olsun ona) ulaşan icazet.
Tarikat ve tasavvuf icazeti veya ona benzer bir icazet.
İslam’ın ve Ümmetin has hizmetkarları ücret ve maaş almazlar.
(İmamlar, müderrisler, hademe-i hayrat ruhsat ve fetva ile ücret alabilirler. Lakin din ve hizmet yoluyla zenginleşemezler.)
Has hizmetkarlar, dünya geçimlerini sağlamak için ticaretle, sanatla, zanaatla meşgul olabilirler.
Para sevgisi ve aşkı ile hizmet birlikte yürümez.
Nefs-i emmâre derekesinde bulunanlar din hizmeti yapamaz. En az, nefs-i levvâme derecesinde bulunmaları gerekir.
Gerçek İslam hizmetkarında riyaset şehveti ve ihtirası yoktur.
Riyasete kesinlikle talib olmazlar.
Matlub olursa, ehliyeti olduğu takdirde zaruret ve lüzum varsa kerhen kabul eder. Dünya riyasetlerini, makam ve mevkileri ateşten gömlek giymek gibi görür.
İslam’ın Kur’anın Sünnetin Şeriatın has ve gerçek hizmetkarı gıybet ve iftira etmez, yalan söylemez, başkalarının günahlarını ve özel hayatlarını araştırmaz.
Gerçek hizmetkarlar, aileden gelen helal servete sahip olsalar bile israflı, lüks, ihtişamlı, tantanalı, debdebeli, konforlu, şaşaalı bir hayat sürmezler.
Gerçek hizmetkarlar Şeriattan kıl kadar ayrılmaz.
Bir adam hizmet eder görünüyor ama onda holiganlık, militanlık, meşreb taassubu var, o sahte bir hizmetkardır.
Kendisinde iman, Allah sevgisi, Resulullah sevgisi bulunan bir mü’minin zatına düşmanlık ve buğz etmek, gerçek hizmetkara yakışmaz. Sadece ondaki günaha karşı olunabilir, zatının tamamı kardeşlikten çıkartılmaz.
Yukarıda arz ettiğim vasıflar, şartlar yüksek dereceli has hizmetkârlara mahsustur. Bunlar kibrit-i ahmer gibidir, az bulunur.
İslamın, imanın, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, Ümmetin, Millet-i islamiyenin has hizmetkarı olmak çok büyük bir şereftir. Onlar bu şerefe tâlib olmazlar. Şöhret istemezler, bilinmekten hoşlanmazlar. Müstecab duaları üzerimize sâyeban olsun.
(NOT: Bu yazıda has hizmetkarlarla ilgili birtakım yüksek vasıflar, ahlak, meziyetler zikr edilmiştir. Böyle kimselerin sayısı çok azdır, himmet ve hizmetleri pek çoktur. Avam sınıfı içinde böyle kimseler yoktur. Bendenizde bu sıfatlar ve meziyetler bulunmamaktadır. Kendimi mânevî rütbesi büyük bir hizmetkar zannetmeyi aklımın köşesinden geçirmem. Sen kendini ne sanıyorsun, böyle adam mı olurmuş itirazları yersizdir. Türkiye’de böyle on has hizmetkar olsa büyük ıslahat ve fütuhat olur.)