Müslüman Olarak Varım
KELİME-İ Tevhid’i dil ile ikrar ediyorum ve kalben iman ve tasdik ediyorum, öyleyse Müslüman olarak varım.
Allah’ı kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh biliyor ve O’nu Rab olarak kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
Allah kadim kelamı olan Kur’anı Kitab ve Düstur olarak kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
İslam’ı Allah katında tek hak ve makbul din olarak kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
Muhammed Mustafa’yı (Salat ve selam olsun ona) nebi ve seyyid kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
İbadetlerimi sırf Allah’ın ilahî rızasını kazanmak için ihlasla yaparsam, ben Müslümanım demeye hakkım olur.
İslam Şeriatını yegâne hak Şeriat ve nizam olarak kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
Ümmet-i Muhammed’i Ümmetim olarak kabul ediyorum, Müslüman olarak varım.
Mü’min kardeşlerim arasında ırk, lisan, coğrafya, alt kimlik, renk ayrımı yapmıyorum, Müslüman olarak varım.
Allah katında üstünlüğün taqva ile olduğunu kabul ediyorum, kim daha taqvalı ise o daha üstündür diyorum, işte Müslüman olarak bu yüzden varım.
Bu inançlarım, bağlılıklarım, rızalarım, kabullerim, tasdiklerimdir ki, beni Müslüman kılmakta, bana Müslüman olarak varım demek hakkını kazandırtmaktadır.
Zaruriyat-ı İslamiyeden bir maddeyi inkar eden dinden çıkar.
Kendisinde Ümmet şuuru olmayan kimse yüksek Müslüman değil, derecesi alçak Müslümandır.
Şeriat olarak Kur’ana, Sünnete dayalı İslam Şeriatından razı olmayan bir kimse sosyolojik musallâ Müslümanı olabilir ama gerçek Müslüman olamaz.
Parayı, malı, zenginliği taparcasına deliler gibi seven kimse nasıl bir Müslümandır?
Partisini, hizbini, fırkasını, cemaatini, mensubu bulunduğu parçayı İslam’la özdeşleştiren, hattâ İslam’ın üzerinde tutan kimsenin Müslümanlığının tadı tuzu yoktur.
İyi bir Müslüman, Şeriata aykırı olmamak şartıyla tarikatli olabilir ama tarikatçı olamaz, tarikatçılık yapamaz.
Tarikatli olmak… Tarikatçi olmak… Bu ikisi arasındaki farkı çok iyi bilmemiz gerekir.
Musallâ Müslümanı değil, musalli Müslüman olmalıyız.
Kafirler, münafıklar, zındıklar, mülhidler; Şeriatsız bir İslam türetmek istiyor. Onların oyunlarına gelmemeliyiz.
İslam’ın rızaları vardır:
Rab olarak Allah’tan razı olmak... Kitab olarak Kur’an’dan razı olmak… Din olarak İslam’dan razı olmak… Nebi ve Seyyid olarak Muhammed Mustafa’dan razı olmak… Şeriat olarak İslam Şeriatından razı olmak… Ümmet olarak Ümmet-i Muhammed’den razı olmak… Ahlak sistemi olarak İslam ahlakından razı olmak…
Bu rızalar, bu tasdikler, bu ikrarlar, bu bağlılıklardır ki, Müslümanı Müslüman eder, ona ben Müslümanım demek hakkını kazandırır.