‘Tutanak’ Şantajları!
Terör örgütü, Çözüm Süreci adı verilen MİT-Öcalan Müzakere Süreci’ne başlamadan önce, evvelki açılım ve ateşkes süreçlerinden farklı olarak, yürütülecek müzakere sürecinin tüm detaylarının “tutanak” altına alınmasını “ön şart” olarak koşmuştu. Bu sayede hem resmi/siyasi “tanıma” elde ettiler, hem de bu süreçte ele alınanların yarın bir gün siyasi iktidar tarafından kendi menfaat ve maslahatları için inkâr edilmesine karşı önlem almak istediler…
Adalet ve Kalkınma Partisi ve liderliği bu “ön şartı” kabul etti. Lakin “sırf” bundan ötürü sürecin hukuki ve siyasi vebalini gözeterek, bu süreci siyasiler eliyle değil, akıllıca bir hamle yaparak MİT üstünden “bürokratik müzakereler” şeklinde yürüterek, süreci devletleştirdi! Bu zamana dek birkaç “arıza” dışında; gerek terör örgütü kanadı, gerekse Hükümet kanadı ‘tutanaklı müzakere süreci’ndeki detayların üstünü titizlikle örttü!
Aslında PKK, Müzakereleri tutanağa bağlamanın yanında üçüncü bir “hakem ülke” istedi ama Adalet ve Kalkınma Partisi üst yönetimi bunu kabul etmedi... Gerçi ben hâlâ bu sürecin üzerinde “gözlemci ülke” gölgesi olduğunu düşünüyorum! Çünkü internette deşifre edilen Oslo’daki oturum, “gözlemci ülke” temsilcisinin açılış konuşmasıyla başlıyordu! Masabaşında sürecin startını verecek bir kudrete sahip olan “gözlemci ülke”, Çözüm Süreci’nin ilerleyen evrelerinde devre dışı mı bırakıldı yani?
Neyse… Konumuza dönelim: Şu anda devreye sokulan karalı güvenlikçi politikalar nedeniyle hayli bunalan ve Çözüm Süreci’nde elde ettikleri avantajları kaybetme telaşına düşen Selahattin Demirtaş; bir yandan içeride ve dışarıda “barış” turları atarken, diğer yandan da Adalet ve Kalkınma Partisi’ni başta “Dolmabahçe Mutabakatı” olmak üzere, İmralı müzakerelerinin tutanaklarını deşifre etmekle tehdit etmeye başladı! Fakat bu bağlamda iktidar kanadından herhangi bir sert çıkış göremedik! Oslo’da masabaşında muhatap kabul edilen PKK ile müzakere edilen konuları, dudak uçurtan taahhütler ile tavizleri dudaklarımızı ısırarak okumuştuk! Acaba bu Çözüm Süreci daha beter bir muhteviyata mı sahip ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, Demirtaş’a “elinden geleni ardına koyma” diyemiyor..?!
Evet… Çünkü Çözüm Süreci gayri meşru ve gayri hukuki bir süreç olarak başladı! Öyle olmasaydı, süreçte yaşananlar ve yöneticileri apar topar çıkarılan yasalarla, dokunulmazlık zırhına bürünmeye ihtiyaç duymazlardı! Nasıl bürünmesinler ki? Bırakın Demirtaş’ın deşifre ederim diye tehdit ettiği müzakere tutanaklarını, Çözüm Süreci’nde öyle gayri meşruluklara kapı aralandı ki, bizzat “egemenlik haklarımız” hedef alındı!
Mesela, Öcalan’ın isteğiyle Haziran 2014’te Diyarbakır’da bir konferans düzenlenmişti. Hatırlar mısınız? “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” adı verilen bu organizasyonda deklare edilen “Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması, konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir” denilerek özerklik, federasyon veya bağımsızlık seçenekleri tartışılıyor ve “Kürt halkının kendi kaderini kendisinin tayin edeceği” konusunda mutabakata varılıyor. Üstüne üstlük bu konferans sonunda alınan kararlar, uluslararası kuruluşların da denetimine ve gözlemine sunuluyor! İşte bu organizasyon, ‘Çözüm Süreci’ni yürütenlerin sponsorluğunda tertip ediliyor! Şimdi bu eylem “suç” değil mi? Buna vesile olanlar “suçlu” değil mi?
Hülasa,
Siyasi iktidarın, Oslo’daki müzakerelerin deşifre edilmesi sonrası bol inkârlı, bol çelişkili ve sinkaf yeminli içine düştüğü zor durumu herkes gördü! Siyasi iktidarı zor durumda bırakacak üç yıllık Çözüm Süreci’nin detayları, yaklaşan bir “erken seçim” öncesinde, siyasi iktidarın elini kaptırıp kolunu kurtaramadığı terör örgütü tarafından şantaj ve tehdit malzemesi haline getiriliyor! Eee ne demişler: Cebinde akrep taşıyan, mutlaka bir gün o akrep tarafından sokulur!
Adalet ve Kalkınma Partisi, “Kat’i Vesayet” diye adlandırdığım “Çözüm Süreci’nin vesayeti altına girmiş durumdadır. Müstakbel erken seçim öncesinde terörle birlikte artan bu şantajlar, ya sert güvenlikçi politikalarla ve ayaklar altına alınan milliyetçiliğin tekrar baş tacı edilmesiyle savrulacak, ya da Çözüm Süreci’nin devamına yönelik ‘tek başına iktidar’ şartına endeksli ‘güçlü’ bir taahhütte bulunularak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.