Herkes Görevini Yapmalı
“Çözüm Süreci” iki sene devam etti. Ülkede iki sene şehit cenazesi olmadı. Halk evlatlarını korkmadan askere gönderdi doğuya. Analar iki sene ağlamadı. Her an kulağı tetikte, “kötü bir haber gelebilir”sinir savaşını yaşamadı. Doğu illeri canlandı. İnsanlara bir rahatlık, mutluluk ve sevinç geldi. Ekonomi iyiye gitti. İnsanlar dağlara, yaylalara rahat çıktı. Köyüne geri döndü. Doğulu annelere cesaret geldi, PKK’ya “evladımı geri ver” kampanyaları başlattılar.
Kötü mü oldu?
Ne münasebet! Çok iyi oldu. Herkes memnundu. Herkes bu havanın devamı için dua ediyordu. Bu arada ülkede büyük hamleler gerçekleştiriliyordu. Herkesin de, bizim de kafamız nisbeten rahatlamıştı.
Bunu kim sağladı?
Bunları unutmayalım. Bunları “yok yandaş diyecekler, yok uşak diyecekler, yok dalkavuk diyecekler” gibi yiğide yakışmayan korkulardan uzak olarak konuşalım. Yiğidin hakkını da teslim edelim sevsek de sevmesek de.
Leyla Zana bile, “bunu yapsa yapsa Tayyip Erdoğan yapar” demişti, hatırlıyor musunuz? Ve bu çözümün altında gerçekten de onun imzası vardır. O imzayı atarken ihtimal ki bugünleri görüyor, siyasi istismar konusu olacağını biliyor gibi “baldıran zehiri içsem de” diyordu o imzayı atarken. İyi ki korkmadan attı.
Bu arada şunu da söyleyelim; maksat çok iyi idi. Faydasını da gördük. En azından kimi Kürtler cesaret kazandı ve PKK’ya “artık bizim için kan dökme. Devlet yanlışından vaz geçti. Bir çok haklaımızı da verdi. Gerisini de demokrasi ile alırız” demeye başladılar.
Fakat bu arada süreç iyi idare edilmemiş olabilir. Süreç hatırına aşırı müsamaha gösterilmiş ve PKK’ya alan hakimiyeti sağlamada fırsat verilmiş olabilir. Hatalar, kusurlar insan ve idareler için her zaman vardır. Önemli olan onlardan ders almaktır. Varsa hükümet de yanlışlarını görmeli, tedbirler almalıdır. Bu sürecin devamı için gereklidir. Ama bitirilmesine vesile edilmemelidir.
Her neyse, gel gör ki bu barış bugün bozuldu. Elbette iyi olmadı. Yeniden şehit cenazeleri Batıyı, öldürülmüş örgüt üyelerinin cenazeleri de Doğuyu yakıyor. Halk öfke ile bağırıp çağırıyor, ülkede tansiyon yeniden yükseliyor. Bulanık suda balık avlamak isteyenler, sisli havayı seven kurtlar meydana iniyor…
Yine soralım, iyi mi oluyor?
Elbette hayır. Kötü oldu. Hem de çok kötü oldu.
Peki, barış sürecini bitirmekle bu kötülüğe kim sebep oldu?
İşte can alıcı soru bu. Ve gerçeklerin maniple edilmeye çalışıldığı, tersine çevrilmek istendiği bir zamanda doğru soru bu.
İnsafı olan herkes yaşayarak gördü ki, bu çözüm sürecini PKK- DAİŞ ortaklığı ile Suruç’taki manidar bomba bitirdi. PKK bunu bekliyormuş gibi Adıyaman’da askere, Ceylanpınarda’da da iki polise hunharca saldırdı. Zaten aylardır şımarıkça hareket ediyorlardı. Bir şeylere hazırlık yaptıklarını herkes görüyordu. Hükümet de bunu gördü ve kan dökmeye başlayan canileri vurdu.
Vurmasın mıydı?
Başka çare kalmamışsa, elbette vursundu. İlaç acı olabilir, insanı bıçakla kesip biçen ameliyat elbette istenmez, ama hasta olan için gerekiyorsa kaçınılmazdır.
Şimdi başından beri bu çözüme sahip çıkan kimileri gibi karşı çıkanlardan kimileri de, “niye vurdun? Niye savaşı başlattın?” diye iktidara bağırıyorlar. Bu doğru değildir. Bu muhatabı yanlış seçmektir. Barış sürecini bitiren hükümet değil, terör örgütü PKK’dır.
Peki göz önünde olan bu gerçeği tersine çevirerek bu konuda hükümeti suçlayanların amacı nedir?
Amaç bu Ak Parti hükümetinden kurtulmak. Muhalefet iktidar olmak, paralel yapı ihanetine devam etmek, Batılı güçler ise güçlenen Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlar.
Hadi muhalefeti anlayalım. Batılı güçleri de anlayalım. Fakat onlarla birlikte çalışan paralel ihaneti anlamak mümkün değildir. Müslümanlar olarak kendi emek ve paralarımızla büyüttüğümüz bu canavar, beynine girmiş bir virüs ile yanlış yazılıma geçerek düşmanın eline geçmiş, bizi yutmaya çalışıyor.
Aman Allah’ım, bu ne büyük bir felaket! Yok etsen, aslı senin, içine sinmiyor. Bıraksan, düşman adına seni yutacak, olacak iş değil. Çaresiz bir şekilde etkisiz kılarak beynini virüsten temizlemek gerekiyor.
Muhalefet gelince, çok çirkin ama kimi siyasi partilerin bu şehit cenazeleri üstünden oy artırma imkanları var ve bunu kullanmak isteyebilirler. Halkı hükümetten soğutmak için ortalığı provoke ederek kızıştırabilirler. Bu yüzden haksız yere iktidarı suçlayabilirler. Bu yapılanlar doğru değildir ve çok tehlikelidir. Keşke bu memlekete bu kötülüğü yapmasalar. Ama maalesef siyaset böyle işte, görüyorsunuz ki yapabiliyorlar. Hem de vatanı ve milleti herkesten çok sevme iddialarıyla birlikte…
Tamam, onları anladık. Fakat ya kimi rütbeli asker ve polislere ne oluyor? Onlar, ülkenin yaşadığı bu macerayı ve kendilerini vuran teröristleri tanımıyorlar mı?
Bu ne demek?
Açıklaması uzun sürecek. Gelecek yazıya bırakalım isterseniz.