AK Parti Aslına Dönerken
İlahi kanun gereği, hiçbir şey baki değildir.
O bakımdan insanoğluna düşen görev, geleceği geleceklere hazırlamaktır.
Altı asırlık dev bir tarihi ele aldığımızda, göreceksiniz ki eskiler hep gelecekler için efor sarf etmişlerdir. Ama şimdi öyle değil, Tanzimat sonrası Batılı anlamdaki siyaset dediğimiz tefrika hep günübirlik ve kişiler üzerine inşa edilmiştir.
Yüce Allah(cc) demedik, hep yüce Önder dedik…
O yüzden, ikinci bir Osmanlı olamıyoruz.
DP’den sonra iktidarda en uzun kalan AK Parti’dir. Ezilmişlikten gelenlerin ülkeye önemli hizmetlerde bulunduklarını inkar etmek nankörlüğün ta kendisidir.
Hizmetler yapılmıştır, ancak yapılamayanlar, ihmal edilenler giderek birikime neden olduğundan son seçimlerde tek başına iktidar olamama şeklinde kendini açığa vurmuştur.
Ne olursa olsun, sistem koalisyon gibi karmaşayı kaldırmıyor.
Geçmişte koalisyonlar yüzünden ülkenin birçok sorunları halledilememiştir. Şimdi ise uzun mesafede bir yol alındı, ancak bunun devamını sağlamak için bir takım realiteye dayalı hesaplar yapmak gerekiyor. Çokça eleştirilerimiz olmuştur, şimdi de görüşlerimiz olacak.
AK Parti kurulduğunda zor şartlarla karşı karşıya idi.
Bir tarafta muhalefet, diğer tarafta askeri vesayet göz açtırmıyordu.
Hele de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinde her türlü ayak oyunları oynandı. Üst rütbeli generallerin Cumhurbaşkanı hanımına sırtlarını çevirmeleri açıktan askerin sivil yönetime isyanı sayılıyordu.
Ha Yeniçeri’nin Yavuz’un çadırına ok atması, ha Cumhurbaşkanı’nın örtülü hanımına askerin sırt çevirmesi aynı kapıya çıkıyordu. AK Parti’nin kapatılma gerekçesinde, bazı belediyelerin pazar yerlerinde gezici mescit ve tuvalet yapmaları vardı.
Hele de başörtüsü büyük bir kabustu.
Öğretmenlerin örtülüleri ile sokakta gezmeleri bile yasaktı.
İki hakim adayı başörtü taktılar diye, meslekten ihraç edilmeleri için HSYK oturup gündem oluşturmuştu. Zamanın Adalet Bakanlığı Müsteşarı lehte oy kullanınca ihraç önlenmiş oldu. Şimdi öyle mi, gidin bakın hakimler de başörtülü.
Türkiye çok zor günlerden bu günlere geldi.
Zaferin devamı için çoğunluğu hala elinde tutan AK Parti’ye önemli görevler düşüyor.
Davutoğlu başkanlığındaki kabineyi herkes beğeniyor, ancak devamını bekliyorlar.
Bundan sonra ittifak dediğimiz birleşmelerin soğukkanlılık içerisinde yerine getirilmesi gerekiyor. AK Parti tabandaki küskünleri, köşelerine çekilen fakat hala enerjileri tükenmeyen eski bürokratları da devreye sokmalıdır. Bu kişilerin ille de milletvekili olmaları şart değil, komisyonlarda, parti çalışmalarında bunlardan istifade edilebilir.
AK Parti kendinden olan muhalefeti küçültmeli.
Kendi adamınla oturup kavgaya tutuşursan öteki malı götürür.
Önümüzde seçimler var, umarım AK Parti yeni bir vizyonla sezonu açar.
Listelerde birçok olumsuz adam yerine Saadet Partisi’nden, Birlik Partisi’nden, HÜDA-PAR’dan adaylar listelere konulmalı.
Bu partiler de meclise girsinler, bugün olmazsa yarın ülkeye lazım olurlar.
Özellikle Güneydoğu çok kritik.
AK Parti’nin geçmişte belirlediği bir çok aday açıktan birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapamayıp hep susmayı veya geçiştirmeyi tercih etmişlerdir.
Oysa ki HÜDA-PAR’ın adayları oldukça dışlı.
Zekai Yapıcı, Hüseyin Yılmaz gibi kişiler millet bazında birliğimizi korkmadan, çekinmeden savundukları için meclis çatısı altında bulunmalarına ihtiyaç var.
Aynı şekilde, HÜDA-PAR’ın milletvekili çıkarması bölgedeki dengeleri değiştirir.
Marksist HDP’nin Kürt halkının temsilcisi olmadığı ortaya çıkarsa bir gerçek aydınlatılmış olur. Yine de her şeyin en doğrusunu Allah(cc) bilir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.