Müzakere mi? Mücadele mi?
Kimse kimseyi kandırmasın! Ne bu ülkeyi yönetenlerde ‘kararlı’ bir terörle mücadele azmi ve samimiyeti var, ne de terör örgütünün silah bırakmaya niyeti…
Adalet ve Kalkınma Partisi, bir yandan terörle mücadelede ‘kararlıyız’ mesajıyla erken seçime girerken, diğer yandan erken seçim sonrası ‘tek başına’ iktidar olurlarsa yeniden bir müzakere süreci işleteceklerinin mesajını veriyor! Şiddet ve tedhişe tam gaz devam eden terör örgütüyle “mukabele-i bi’l-misl” sınırlarında mücadele ederken müzakereden bahsetmek de neyin nesi? “Silah bırakma ve sınır dışına çıkma şartına uymamasına rağmen niçin bunlarla üç sene ‘Çözüm Süreci’ yürüttünüz?” sorusuna hâlâ net ve tatminkâr bir cevap veremeyenlerin; önümüzdeki dönemde egemenlik haklarımıza zeval verecek pazarlıklara girişmeden ve taahhütte bulunmadan “şeffaf” bir müzakere yürütebileceklerine ve bu yolla eşkıyaya silah bıraktıracaklarına kesinlikle inanmıyorum!
30 yılda elde edemediğini üç senelik Çözüm Süreci’nde elde eden terör örgütü ve türevleri de bir an önce müzakerelerin başlamasını istiyor! Ama ‘silah bırakma’ şartını ‘önce T.C bıraksın’ noktasında karşılıyorlar! Eşkıyaya devlet muamelesi yaparsan olacağı işte bu! Peki, bunların silah bırakmaya niyetleri var mı? Kesinlikle hayır!
Bakınız ‘müzakere’ sezonunun ilk açıldığı 90’lı yılların başlarından günümüze kadar terör örgütüyle “altı” kez müzakere yürütülmüş… Hepsi dış baskı sonucu hatta garantörlüğünde gerçekleşen bu altı vetirenin son üçüne bakalım ve ibret alalım:
Bu müzakere süreçlerinin en uzunu 1 Eylül 1999 ile 1 Haziran 2004 yılı arasında gerçekleşeniydi… Tam 1830 gün sürdü! Bu süre; Öcalan’ın teslim alınması, yargılama dönemini ve yoğun AB temaslı günleri ihtiva ediyordu. Öcalan’ın mahkemesinin akıbeti belli olduktan sonra, AB sürecindeki demokratikleşme faaliyetlerini yetersiz bulan(!) PKK ateşkesi bitirdiğini ilan ederek tekrar terör eylemlerine başladı!
PKK’nın ikinci uzun şiddetsizlik dönemi 13 Nisan 2009 ve Eylül 2010 arasında gerçekleşti. 518 gün sürdü! PKK’nın siyasi kanadının yerel seçimlerde başarılı olması, Devletin 500 bin kişilik Diyarbakır mitingine müsamaha etmesi, Muhsin Yazıcıoğlu suikastı, Obama’nın TBMM çatısı altında Kürt meselesiyle alakalı ülkeyi yönetenlere istikamet vermesi, Oslo süreci, Habur eylemleri vs. bu sürecin siyasi bağlamıydı… Terör örgütü, KCK tutuklamalarını bahane ederek Hakkâri ‘Geçitli Köy Katliamı’yla tekrar terör eylemlerine başladı!
Aralık 2012’den itibaren yürütülen MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nin ise 7 Haziran 2015 Genel Seçimi sonrası tekrar başlayan terör eylemleriyle sona erdiği sanılıyor… Oysa fiili ateşkes aslında Nisan 2014’te son bulmuştu! Bürokratik kapasite tarafından terör örgütüne angaje olunarak yürütülen ve TBMM’nin bile detaylarına vakıf olmadığı bu sürecin şiddet profili, seçim süreçleri ve seçmen tercihleri odaklı kaygılar nedeniyle ve bizzat süreç zarar görmesin endişesiyle karartıldı!
Hülasa,
Terör örgütü açısından dillerinden düşürmedikleri ‘kalıcı barış’ın tek şartı; Oslo’dan beri kendilerine söz verilen ve Dolmabahçe Mutabakatı’yla bir yol haritasına kavuşan “özerklik/özyönetim” istikametinde yeni düzenlemeler yapılması ve bu düzenlemelerin anayasal teminata kavuşturulmasıdır! Terör örgütü, anayasal teminata kavuşmuş ‘özyönetim’i elde edene kadar elinden silahını bırakmayacak ve Türkiye’ye doğrultmaya devam edecektir!
Bu gerçekler ortadayken sahte barış düşkünü olmanın alemi yok! Birileri elindeki silahıyla hükümetleri istedikleri siyasî çözüme ve hedeflerine rahatlıkla zorlayabiliyorsa, üstüne üstlük ülke egemenliğini ortadan kaldırmaya yahut ona ortak olmaya çalışıyorsa, bunlarla kesinlikle müzakere edilemez! “Kılıç çeken kılıçla düşer!” Türk atasözünde ifade edildiği gibi, ne pahasına olursa olsun, kararlı ve tavizsiz bir şekilde ‘lâyıkıyla’ mücadele edilir!
“Suyun başındakiler” daralan iç politik manevra alanlarını genişletme işlerine bir an olsun ara vermeli ve çevre coğrafyamızın yeniden nasıl şekillendirildiğine ve Türkiye’nin nereye doğru sürüklendiğine bir bakmalıdırlar! Bu saatten sonra hiç kimsenin, ‘kalıcı barış’ ütopyalarının peşine düşüp ‘Çözüm Süreci’ ve benzeri açılım süreçleri işletip Türkiye Devleti’ni “camdan ev” haline getirmeye hakkı yoktur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.