Diyarbakır’da Fırat, Bodrum’da Aylan Öldü, U(t/y)anın
30 Ağustos günü Silvan’da, sabah ekmek almaya giden Fırat Simpil, PKK’nın döşediği mayının patlamasıyla can verdi. Sırtını YPG’ye, YPJ’ye PYD’ye; yani PKK’ya yaslayanların gıkı çıkmadı. Askerin her operasyonunda PKK ölümlerini, dünyaya sivil ölümü olarak duyuran sırt yaslamacı sırtlanlar, içtikleri her çocuk kanıyla daha da semireceklerini zannediyorlar. İzmir’de üniversite Öğrencisi Fırat Çakıroğlu’nun kanıyla beslenenler, 30 Ağustos günü 13 yaşındaki Fırat’ı öldürdüler… O gün orada bir çocuk değil, Fırat değil, umutlar öldü…
Utanın sırtlanlar!..
Uyanın insanlar!..
* * * *
Suriye’de bomba sesleri arasında doğan Aylan bebek, Bodrum’da denizde ruhunu teslim etti…
Aylan’a ve Aylan gibilere sahip çıkamadık.
Körfez savaşı esnasında beş yüz bin Iraklı Kürt mülteci, Nisan 1991’de, Işıkveren sınır kapısından Türkiye’ye sığındıklarında, onlara kucaklarımızı açmıştık. Gelenlerin dini, dili, mezhebi, ırkı, soyu, sopu, rengi, cinsiyeti hiç önemli değildi. Onlar insandı ve zor durumdaydılar. Bu âlî-cenâb millet, zor durumda olan kimsesizlerin kimsesi olduğu için o beş yüz bin insana kucak açtı. Hiç dedikodusu yapılmadı bu ilticanın ve kucak açmanın. O insanlarla lokmamızı paylaştık, soframızı paylaştık ve hiç olumsuz düşünmedik; hiç kötü laf etmedik. “Azîz-i vakt” (zamanın yüce gönüllüsü) olan bir millete yakışan da buydu. Tarihin hiçbir devrinde, mazlumların karşısında olmadık; hep yanında olduk, hep kucakladık onları.
Noldu da bu “azîz-i vakt” olan millet, âlî-cenâb olan bu millet, mazlumlara karşı daha zâlim oldu?...
Hatırlayın lütfen!.. Suriye’de Esed’in kendi halkını bombalamasından kaçan mazlumlar, Hatay sınırımızdan geçip bize sığınmaya başlamışlardı. 1991’lerdeki âlî-cenâblığımızı göstereceğimizi tahmin ediyorduk.
Olmadı!.. Perinçekçi sol ile onların peşine takılan CHP, Hatay’da sığınmacılara karşı gösteriler yaptılar ve o günlerden itibaren bütün Türkiye’de bir Suriyeli göçmen düşmanlığı pompalandı. Ak Parti göçmenlere kucak açtı diye, bütün siyasetini Ak Parti muhalefetine endeksleyen muhalifler, Suriyeli mülteci düşmanlığında birleştiler. 1991’de mültecilere kucak açan bu aziz millet, şimdi mülteci düşmanlığı yapıyor ve Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde mültecileri ülkelerine iade edeceğini bir seçim vaadi olarak söylüyor.
Neredeeen nereye?!...
Hayfâ ki “Azîz-i vakt idik, a’dâ zelîl kıldı bizi” (Yazıklar ki, vaktin yücesi idik, düşman bizi zelil eyledi)
Suriyelilere düşmanlık körükleyenlerin güneşlendikleri Bodrum-Akyarlar sahillerinde, o sabah, güneşin ilk ışıkları, o sahile vurmuş 3 yaşında bir bebek cesedine vuruyordu.
O mültecilere biz sahip çıkabilseydik, Aylan da ölmeyecekti, ağabeyi Galip ölmeyecekti, insanlar denizlerde ölmeyecekti…
Ey mülteci düşmanları utanın!..
Ey insanlar, uyanın!..
Fıratlar, Aylanlar ve çocuklar ölmesin; insanlık çocuk ölümlerine karşı devamlı uyanık olsun diye, Aylan’ın minik na’şının vurduğu sahili, “Çocuklar Ölmesin” sahili yapalım ve oraya dikeceğimiz anıtla insanları hem utandıralım, hem uyandıralım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.