Ahmet Türk

Ahmet Türk

‘Özerklik’ İlan Edenler Bu Cüreti Nereden Buluyorlar?

‘Özerklik’ İlan Edenler Bu Cüreti Nereden Buluyorlar?

Geçtiğimiz sene, yani Çözüm Süreci devam ederken ayrılıkçı Kürt hareketi özerklik uygulaması için pilot bölgeler belirlemiş ve peşi sıra ilginç açıklamalar yapmıştı… O dönemde aktif olan BDP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı ve Muş Milletvekili Demir Çelik, bölgede başta petrol ve enerji olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarından belediyeler için yüzde 20 oranında pay istediklerini söylemişti… Ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak Doğu ve Güneydoğu bölgesinde çıkarılan petrolden pay istediklerini açıklamıştı! 

Ardından geçtiğimiz günlerde KCK birçok il ve ilçelerde “Devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Halk olarak özyönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz” diyerek sözde “Özerklik/Özyönetim” ilan ettiğini açıkladı.

Soru şu: Şu anda muhatap alınmayan bu ayrılıkçı çıkışların failleri bu cesareti nereden alıyorlar? Acaba ülkeyi yönetenleri bile bir noktadan sonra sessizliğe bürüyecek dayanakları mı var?

Evet… Bunlar bu cesareti; kendi üniter yapılarını ve birliklerini olabildiğince sağlam tutan ama hedef ülkelerdeki üniter yapıları parçalayarak etnisiteleri kendi istek ve amaçlarına uygun bir şekilde kullanmak isteyen ABD ve Batı’nın, BM eliyle bizim gibi ülkelere dayattığı ve imzalattığı “İKİZ SÖZLEŞME” adı altında bir dizi sözleşmelerden alıyorlar! 

İşte, TBMM’nin 4.06.2003 tarihli oturumunda kabul edilen 4867 ve 4868 no.lu iki sözleşmenin içeriği: 

1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasal statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar.

2. Bütün halklar (…) Kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler (yukarıdaki bahsettiğim HDP’lilerin talepleri bu maddeye dayanıyor!) 

3. Özerk olmayan ve vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan devletler de dâhil, bu sözleşme’ye taraf devletler, BM Şartı’nın hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir. 

37 yıl boyunca imzalamaktan kaçınılan, 2000’de ANASOL-M Hükümeti tarafından imzalanan; üç yıl sümen altında kaldıktan sonra, 2003’te (tam da ırak’ın işgali gerçekleşirken) Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ve ardından zamanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan bu yasalar, bugün yaşadığımız terörün ve ayrılıkçı etnisite hareketlerinin can damarıdır!  

Ne tesadüftür ki; bu yasaların yürürlüğe girmesinden sonra, 2004 yılında, Anayasanın 90. Maddesi’ne “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü ekleniyor!

Bu değişiklik; uluslararası andlaşmaların, ‘iç hukuk’tan üstün olduğu istikametinde yorumlara ve hükümlere yol açtığı gibi, BM bünyesinde oluşturulacak komisyon ve komitelerin Türkiye’de denetim yapma ve iç işlerimize doğrudan müdahale etme imkânına da yol açıyor! 

Hülasa

Önce ‘ayrılmayı’ da kapsayan ‘halklar’ tanımını kabul edeceksin… Sonra yetmezmiş gibi bu halkların ‘kendi kaderini tayin hakkı’na saygı göstermeyi taahhüt edip, ayrılıkçı Kürt hareketinin bu istikametteki tahrip edici eylemlerini imzaladığınız “İKİZ YASALAR” sayesinde kendi ellerinizle ‘uluslararası güvenceye’ kavuşturacaksınız! Gelinen aşamada da, ayrılıkçı terörden dem vurup, ülke egemenliğini ortadan kaldırmak isteyenlere veya ortak olmak isteyenlere karşı sonuna kadar mücadele etmekten bahsedeceksiniz! 

Gaflet ve dalalet eşiklerini aşan bu durum karşısında, “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi de helâk eder misin Allah’ım…” şeklinde Allah’a dua eden Hz. Musa gibi yalvar yakar olsak yeridir!

Millî egemenliğimize en ufak bir halel getirecek veya bu yola bir açık kapı bırakabilecek her türlü fikre ve her türlü hükme granit bir blok gibi karşı durulmalıdır. Bu itibarla; 2004’te yapılan düzenlemeyle son şeklini alan ve uluslararası/uluslarüstü antlaşma hükümlerini Meclis iradesinin üstüne çıkaran anayasamızın 90. Maddesi, behemehâl ve ivedilikle ıslah edilmelidir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Türk Arşivi