Ne Zaman Bizdik!
Bülent Arınç öyle söyledi, “biz’dik”, şimdi “ben” olduk…
Bırakalım da bu çıkışı başkaları yaparsa daha heyecanlı olur, Arınç’ın yapması bu saatten sonra pek de kıymet ifade etmiyor.
Beşir Atalay da “siyaset beni öne çıkarır” diyor…
Demek ki evrim teorisi gibi çok şeyler değişime uğradı.
İmtihan bu, kimi kazandı kimi kaybetti…
Bu arenada kimler ben demedi ki! Yerine oturan zannetti ki bu koltuk baki, o yüzden de kapısını sıkıca kapattı, telgrafın tellerine de kuşlar kondu…
Hele de görev yabancı unsurlara tevdi edilince aradaki açılar hepten açıldı.
Biliyor musunuz?
Kültür uyuşmazlığı kan uyuşmazlığından dehşettir.
Öyle an gelir ki adamı verem eder, yataklara düşürür…
Ve görüyoruz AK Parti kadroları sürekli kan uyuşmazlığı halinde…
Babacan gibiler gidiyor, seçmenin hiç de alışık olmadığı isimler geliyor…
Ben beni bildim bileli Babacanlar, bu milletin fakir fukara çocuklarına kol kanat geren bir aile. Hizmet ehli… Ne düşünülse düşünülsün, AK Parti seçmeni bu gibilerin partiden harcandığı kanaatinde. Hele de duruşu ciddiyeti, aldığı görevi başarı ile yürüten bir Taner Yıldız’ın yerini kim doldurabilir?
Oldu olacak bari İhsan Özkes de kadroya alınsaydı, daha renkli olurdu…
Bu ülkeyi sevenler biliyor ki, bundan sonra ikinci bir AK Parti olmayacak…
Koalisyon demek kaos demektir…
Ama isabetsizlikler gidişatı koalisyonlara doğru bir nevi zorluyor…
Bu baş köşe yastıkları demek istiyorum… Siyasi başarılarının olup olmadığını anlamak için kendi memleketlerinden aday olsunlar da görelim.
Göreceksiniz AK Parti’yi batırırlar.
Çünkü bunları yörelerinde kimseler sevmez, güvenmez, ilkeli bulmaz.
Çevrelerinde sevilmeyen bu kişileri kalkıp da AK Parti’nin oyları ile seçtirmenin, veya seçmene dayatmanın neyi halledeceğini anlamış değilim.
Bunları gören seçmen AK Parti’ye kerhen oy veriyor…
Bana göre PKK sürecinde olduğu gibi AK Parti’nin da bu tip mayası bozuk olanlarla yola devam etmenin inatlaşma süreci giderek küpüne de dibine de zarar veriyor.
Kadrosuzluk en büyük eksikliktir…
Bu eksiklik, AK Parti iktidarında had safhada…
Liyakat ve de kendinden olanlar yerine badem gözlülerin tercih edilmesi gelecekte yıkımın işareti değil de nedir? Kendinden olsun, varsın badem gözlü olmasın. Bu gibiler en azından kurşun asker dururlar, yan çizmezler, diğerleri gibi nankörlük etmezler.
Eskiden de tek partiler vardı.
Onlar da doğru dürüst kadro oluşturamadıklarından Özal köşke çıktığında Ana Vatan Partisi dağıldı. Keza Baba Demirel gittiğinde Doğruyol da gitti…
Yıllardır iktidarı uyandırmak istediysek de bir türlü olmuyor.
Muhalefetin havasına bakıldığında AK Parti yargıyı, askeriyeyi, MİT’i, emniyeti avucunun içerine almış da istediğini yapıyor zannedersiniz.
Ben o kadar emin değilim, ne yargısı, ne askeriyesi, ne emniyeti, ne de MİT’i iktidarın avucu içerisinde hiç değildir. Bu hali ile olamaz da.
Kadrolar başkalarının elinde, o başkaları senin namı hesabına oynuyor.
İşte Abdullah Gül, dışişleri bakanlığından tutun da Cumhurbaşkanlığına kadar birçok görevlerde bulundu. Şimdi sorarım bu kişi kadro olarak geride ne bıraktı?
Aynı tespitim Bülent Arınç, Beşir Atalay için de geçerlidir.
Kimin yarasına merhem sürdüyseler söylesinler.
Ha demek ki hiçbir zaman biz olamadık, hep ben olduk…
İş başa düşünce de edebiyatını, duygusallığını yapıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.