AK Parti ve 2001 Ruhuna Dönüş…
AK Parti, 5. Olağan Kongresi’ni yaptı. Yenilenmiş bir kadro ile millet karşısına çıkmanın heyecanı ve yeni motivasyonların neden olacağı başarıları dikkatlere sunmak elbette çok önemlidir.
Davutoğlu’nun konuşmasında dile getirdikleri, bilinmeyen şeyler değil. Kendilerinin uğradığı mağduriyetlerin artık üzerinde durulmasının manası da yok. 2001 ruhuna dönüş hamlesi, üzerinde durulmaya değer en önemli konudur. Bunun adı aslında AK Parti tarihi açısından bir Rönesans hareketidir. Başlangıç ilke, samimiyet, hedef ve yöntemleriyle varılan nokta arasındaki çelişki yani tamamen farklı bir noktaya varıştan yani yanlışlardan vazgeçip yine adeta bir hümanizm hareketi gibi, donmuş, dogmatik hale gelmiş bir düşünce hareketini yine özgürlükçü, hakikatçi bir noktaya taşıma hareketi. Ak Parti bunu gerçekleştirebilir mi? Temel mesele budur.
AK Parti’nin bahsettiğim bir hareketi gerçekleştirebilmesinin zorluklarından söz etmek istiyorum.
1- Öncelikle kendileriyle yüzleşmeliler. Kibir ve gururu bir kenara bırakıp, hata yapabileceklerini kabul etmeliler, kendilerine yapılan eleştiriler karşısında gani gönüllü, hoş görülü ve samimi bir şekilde eleştirilere kulak vermeliler. Eleştiri yapanları en olumsuz sıfatlarla ötekileştirme alışkanlıklarından hemen kurtulmalılar. Yapabilirler mi? Kadrolarında, oy verenlerde ve nemalanmak isteyenlerde alışkanlık değiştirmek çok zordur.
2- Bugün için oluşan ve toplumun pek çok kesimini dışlayan, onları merkez partisi olmaktan alıkoyacak olan ideolojik dışlayıcı söylemleri bir kenara bırakmak zorundalar.
3- Partinin lideri, özerk olarak hareket edebildiğini, kararlar alabildiğini, tercihlerde bulunabildiğini göstermek zorunda. Particilik fanatizmini terk ettiklerini göstermek zorundalar.
4- Diğer partileri ve grupları suçlayarak kendilerinin iyi ve doğru olduklarını ispat edemezler. “Açılım süreci boyunca terör örgütü silahlanmış” diyerek bu sürecin sorumluluğundan kurtulmak mümkün değildir. Bu konuda kendileriyle yüzleşmelidirler.
5- Devlet kurumlarını, başta TRT ve üniversiteler olmak üzere Ak Partiye hizmet eden kurumlar görüntüsünden kurtarmak, devlet bürokratlarını Ak Parti ile ilişki kurmak zorunda bırakmaktan vaz geçmek, üst düzey görevler alabilmek için yerel parti yöneticilerine mecbur bırakılan her kim olursa onları dışlamak durumundalar.
6- Adalet, maddiyat, medya, özgürlükler, din konularında samimi olmadıklarına dair ortaya çıkan tabloyu değiştirmek için yapabileceklerini samimi bir biçimde göstermek zorundalar.
7- Eğitim ve elbette üniversitelerde siyasi tercihlere göre hareket etmenin, buna göre atamalar gerçekleştirmenin ve liyakati gözardı etmenin doğurduğu olumsuzlukları görmek zorundalar.
8- Milliyetçilik, özgürlükler, açılım süreçleri, ekonomik ilişkilerdeki kişilerin devlet ile olan ilişkileri v.b. konularında açık ve net olmak zorundalar.
9- Bu maddeleri çoğaltmak mümkün. Son derece iyi niyetli ve samimi bir biçimde dile getirmeye çalıştığım bu hususlar ve elbette diğer pek çok konuda ilerleme sağlanamadığı, yani bir temizlenme olmadığı ve sırtında kambur gibi duran hususlardan ve kişilerden kurtulmadığı takdirde Ak Parti için 2001’e dönüş yani bir Rönesans hayal olur. Selçuk Özdağ’ın yeni görevi, değişimin ve samimiyetin önemli bir ifadesidir. Ben, umutluyum. Kendisini tebrik ediyor ve başarılar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.