Çözüm Harmandan Gelir
Ve sadece... Silah üstünlüğü ile elde edilen topraklar vatan haline getirilemiyor.
Niçin mi böyle söylüyorum?
Çünkü dünya yuvarlaktır, insan denen varlığın karnı ve gönlü doymuyorsa “üzerinde hükümranlık kurdum” demek yetmiyor...
Devamı var...
Mesela, Rusya geçmişte işgal ettiği ülkeleri bugün vatan yapabilmiş midir?
Osmanlı’nın elindeki topraklarda şimdi kimin bayrağı dalgalanıyor?
Tarih, halklar arasındaki kültürel ve manevi bağların sağlamlığı ile sakatlığından bahsediyor. Bağsız olan toplumlar dağılır, başka mecralara akar gider...
Batı emperyalizmine pencere açmanın miladi sayılan 1876 1. Meşrutiyet’in ilanı sonrasına bir takım baş dönmesi ile mide bulantılarının nedeni bağın zayıf oluşudur.
Osmanlı’nın bağsızları devletin iplerini kopardı.
Halklar bağsızlaştı...
Milletimizi altı asır dünyanın efendisi yapan o altın bağdır.
Her hutbe sonunda “Müminler ancak kardeştir” ayeti neden hatırlatılır?
İşte komşumuz sefil Bulgaristan, Osmanlı egemenliğinde iken altın çağını yaşadı, komünizim sonrasında bile bağsızlığın kıskacında debelenip duruyor...
Lider halkına ruh veremiyorsa payidar olamaz.
Batı kültürü ile yetişen bürokratın dili ve istikameti halkı kolayına anlayamaz, ama harmandan gelenler halkın estetik yapısına daha yatkındır...
Harman toprak kokar, bürokrat küf kokar.
Kültür uyuşmazlığı doku uyuşamazlığı gibi bir şeydir.
Güneydoğumuzda olanların nedeni de uyuşmazlık.
“Kanla irfanla” kurulan cumhuriyetin yaralarını saracak bir tedavi merkezini henüz kurmuş değiliz. O merkez olmadığı sürece atılan kuşunlar dağlardan sekebilirler.
O kadarla da bitmiyor...
Siyasi istikbal ve de kapital telaşında olanları, terör sayesinde köşeyi birkaç sefer dönen cambazları yöre halkı devlet zannediyor.
Halkın bir kısmına sorduğunuzda kafir ve de zalim devlet dediğini göreceksiniz.
En selimi bile, devlete karşı bir kin taşır.
Peşinden ne geliyor biliyor musunuz? “Despot devlete vergi vermemek, askerlik yapmamak, kullandığı elektrik ve suyun bedelini ödememek caizdir” fetvası...
Hatta askere bile işgalci gözü ile bakılır.
Bunların her birisi terörün seyrini kolaylaştıran virajlar.
Bu tip sakat bir anlayışı düzeltemeden resmiyette yapılan tüm analizlerin sonuçları hepten yanlış olur diye düşünürüm. Yine de tarihi hakikatler var.
Halkın bilincine yerleşen despot devlet anlayışını, ithal ettiğimiz çakma demokrasi bile söküp atamamıştır. Babaların dedelerin anlattıkları acı hatıralar hala varlıklarını koruyor.
Genç neslin şuuraltı oldukça yüklü...
Çanakkale destanı kurulurken devamında neler olacağı kimselerin aklına bile gelmemiştir. Tarih kovulurken “yerine hangisi” diye düşünen de pek olmadı...
“Vatan” diyen silahını kaptığı gibi cepheye koştu...
Askerlikte bir kural var, erler boş durup da tembelliğe alışmasın diye mıntıka temizliği yaptırırlar. Yerlerde çöp olmazsa da hareketlik askerin motivasyonuna iyi gelir.
“Mıntıka temizliği” denince, bugün silaha ağırlık veriliyor.
Kemalizm kökenli eğitim, halk ile terör arasına mesafe koyamadığı gibi aksine, vuruşmanın fitilini ateşliyor... Dedik ya, çözüm harmandan gelir, harmandalından değil.
Eğiteceksin eğiteceksin...
Değilse, Kandil yıkılsa da terör yıkılmaz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.