15.09.2015 günü Hakkâri’de şehit olan Hassa’lı polis memuru Mehmet Tuhal’ın şahadet haberini ailesine bildirmek için şehidin baba ocağına gelen Hassa kaymakamı ve beraberindekilerin magazin haberleri seviyesindeki ziyaretini izlerken inanın şoke oldum! Boğazımda düğümlendi, öylece bakakaldım!

“Hazırsak başlayalım arkadaşlar!” modundaki Hassa Kaymakamı, onca medya mensubu önünde yapmacık hareketlerle “bizler Müslüman insanlarız...” diye söze giriyor. Ardından hızla patlayan flashların gürültüsü arasında kaynayan ve anlaşılamayan “mertebe...” filan lafları ediyor… Omuzları düşük, boynu bükük baba ve yüreğinin pır pır edişini ta içimde hissettiğim o garip ana, yürek parçalayan hâlleriyle olanları anlamaya çalışıyor! Mehmetinin şehadet haberini alır almaz yaşadığı şokun etkisiyle aniden kafasını Kaymakama çevirmesi ve oturup kalkmasıysa tokat gibi suratıma çarptı! Videonun annenin durumu anladığı andan sonrasına bakamadım, sinirlerim kaldırmadı!

Dünyada en büyük acı; evlat acısıdır derler! Yahu, hem bu ateşin düştüğü yüreklerin acılarını mahremâne yaşamalarına izin vermiyorsunuz, hem de oluşturduğunuz kalabalıkla ve gürültüyle bu insanlara ikinci bir şok ve şaşkınlık yaşatıyorsunuz! Bu nasıl bir duyarsızlıktır? Bu nasıl bir dibe vurmuşluktur? Bu nasıl bir edepsizliktir? Bu nasıl bir Müslümanlıktır? 

Nasıl davranacağını, ne konuşacağını bilmeyen, mağarasından çıkıp bir yerlere gelmiş, cahillikleriyle mutlu olduklarını her fırsatta dışa vuran insanların sayısının, ‘hükümet adamı’ kontenjanından devlet kadrolarında hızla arttığına bir kez daha yakinen şahit oluyoruz! 

Hadi bir rezilliğe imza attınız, boynunuzu bükeceğiniz ve açılacak idari soruşturmaya razı olacağınız yerde olayın kamuoyunda aşırı tepkiyle karşılanması sonrası Kaymakamlık ve Valilik mahreçli açıklamalara ne demeli? “Merdi kıptî şecaat arz ederken sirkatin söylermiş” atasözünü  “resmen” haklı çıkartan ve herkesi aptal yerine koyan “resmi” açıklamalar:

Kaymakam demiş ki: “ziyaret mümkün olduğunca gizli tutulmaya çalışılmış, hiçbir basın mensubu ziyarete çağrılmamıştır. Eve intikal edildiğinde basın mensuplarının da orada olduğunun görülmesi üzerine dışarı çıkarılmaları talimatı tarafımdan verilmiştir.” 

Vali demiş ki: “ziyaret esnasında, şehidin akraba ve komşularının arasına karışarak içeriye giren, ismi ve bağlı olduğu haber ajansı valiliğimizce bilinen basın mensubu tarafından söz konusu görüntülerin, basın ahlakına aykırı şekilde gizli olarak çekildiği ve servis edildiği tespit edilmiştir.”

Neymiş efendim, infial yaratan görüntüler gizli çekilmiş! Bu nasıl gizlilikse; flashlar evdekilerin suratına suratına patlıyor, hane sahibinin yakınlarından biri annenin yanına geldiğinde birileri itekliyor kameranın önünden çekil diye! Üstüne üstlük hem gizli çekilmiş diyorlar, hem de kaymakamlığın resmi web sitesinde yayınlıyorlar! Biraz daha üstlerine varılsa, paralele maralele veya dâhili ve hârici lobilerden birine bağlayacaklar bu rezilliği! 

Yine bir gecekondudan bozma bir ev… Yine kıt kanaat geçinen insanlar ve iliklerinize kadar tesir eden yoksulluk... Madem şova bu denli meraklısınız sayın devlet büyükleri, o halde toplayın medyayı, “her şehit evi neden bu durumda?” sorusuna cevap arayın!

Hülasa

Tüm bu rezilliğe sebep olan şovsevicilerin yapıp ettikleri, “utanç, insanın ‘kendisinin’ farkına vardığı ve kendisini eğittiği andır” hikmetli sözünü aklıma getirdi… Hassa’lı şehit polis memuru Mehmet Tuhal’ın ana ve babasına bu tabloyu yaşatanların adına utanıyorum… Hem de çok utanıyorum!

Ardından, ibret alınmadığı için sık tekrarlanan ve nihayetinde devletlerin sonunu getiren etkenlerden birine işaret eden “Bir ülkede; meslek ve uzmanlık sahibi insanlar sayısı azaldığı halde mevki/makam sahibi insanların sayısı hızla artıyorsa, o ülke mutlaka batar!” tecrübi sözü aklıma geliyor ve yaklaşan‘kıyameti gözlüyorum!’*

* “İş, ehil olmayan kişiye verildiği zaman kıyameti gözle” Hz Muhammed (AS).