Suriye Isıtılırken
Aslında, “Suriye kimin için ısıtılıyor?” demem lazımdı… Rusya’nın, durduk yerde Esed’e hem askeri yardım, hem de ‘İncirlik’ benzeri bir havaalanı kurmayı aklına koymasının elbette ki stratejik bir nedeni olmalı.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un “Avrupa küçülüyor, Türkiye büyüyor” sözüne hiç dikkat ettiniz mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Beşli Çete” dediği öyle bir kuruluşun Ceo’sundan bu tip bir değerlendirmeyi duymak Erdoğan karşıtlarını çatlama noktasına getirmiş olabilir.
Ne demek Türkiye büyüyor, Avrupa küçülüyor?!.
Samanyolu televizyonunu izleyenler, zanneder ki yarın kıyamet kopacak… Kıskançlığın, ihtirasın bu kadarına da pes doğrusu…
Listelerde sermayenin her dönem ulakçıları değişmemişse de, sosyo ekonomi açıdan çok şeylerin değiştiğini gözlüksüz bile fark edebiliyoruz… Ama ille de olumsuz bakacaksak, hiç olmazsa, savaştan kaçan 2,5 milyon göçmene kucak açan Türkiye ekonomisinin nelere kadir olduğunu görmek lazım.
Hadi çatlayın: ‘Büyüyen Türkiye’ lafı şakadan değil doğrudandır...
Şimdi de hesaplar Suriye üzerinden yapılırken, envanter dışı kalan PKK’yı bir nevi ‘yem’ olarak önümüze attıklarının farkında mısınız?
Ne var ki bu işlerin denklemi var; Kandil boşalır, ama ikinci Kandil Suriye’den devam eder. Bu sefer de, büyümenin önüne taş koymak için cepheyi oradan açacaklar.
Rusya’nın da hareketlenmesi, ‘bölüşme’ saatlerinin yaklaştığını gösteriyor.
Kapışacaklar gibi görünse de, bu iki emperyalist güç bölüşürler, fakat kolayına kapışmazlar… Bu arada Arap Baharı derken, tabi ki olan Suriye halkına oldu…
ABD ile onun yamağı İsrail her zaman ikiyüzlü oynar.
Onlara umut bağlayanlar da kaybeder.
Hani Esed hızlı bir şekilde çekip gidiyordu?
Eskisinden daha köklü ve de kanlı yerleşti.
İşte müttefikin yan çizmesi veya ‘kayış atması’ buna derler.
Bu arada şunu da söylemiş olayım.
Ortadoğu yangınını en az sıyrıklarla atlatan yine de İran oldu.
İran, Esed’in şahsı için değilse de, bölgede İsrail ve ABD hâkimiyeti kurulmaması pahasına Özgür Suriye Ordusu’ndan yana değil, Esed’den yana tavır koyması, şimdiki hal ile bizim işimize gelmese de; giderek isabet kaydettiği görülüyor.
Yamalı bohça haline gelen Suriye Özgür Ordusu’ndan bir şey olmaz. Suriye Özgür Ordusu sonuçta PYD gibi bir örgüttür. Suriye’yi bölerse bizim başımıza iş açar.
Suriye bölünmemeli, Türkiye ile İran’ın müttefik olup Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaları her iki devletin(ümmetin) menfaatinedir.
Ben şunu anlayamıyorum: Devletlerarası ittifaklarda karşılıklı çıkarlar arandığı halde, İran konu olunca hemen ‘Şia’ gündeme getiriliyor.
Keza karşı taraf için de aynıdır.
İran da dünyanın en gâvur devleti Çin ile ittifak yaptığı halde Türkiye konu olduğunda oltaya ‘Sünnilik’ engeli takılıyor.
Ne hikmetse; ikimiz de, bu kara yazgı gibi döngüyü bir türlü aşamıyoruz.
‘Her şerrin bir de hikmet yönü’ olduğunu düşündüğümüzde akla gelmeyen hesaplar düşer önümüze. Savaştan kaçanlar neden Avrupa ülkelerinin kapılarını zorluyor?
Bu demektir ki, Avrupa pek yakında yeni gelişmelere gebe…
Genç nüfusu kıt olan AB ülkelerinde, yabancı nüfus yarıya yaklaşmışken, üzerine bir de Müslüman göçmen sayısını eklediğinizde;
Avrupa Birliği’nin yarınki adı İslam Birliği niçin olmasın?
Anadolu, geçmişinde Bizans ile Roma’ya ait değil miydi?
Sonraları ne olduysa şimdi de aynısı olur…
Rabbim dilerse, neler olmaz ki…
Bakarsınız, bir el Suriye’yi ısıtırken, diğer el Avrupa’yı soğutuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.