Putin Fark Attı
1960’lı yıllarda darbenin eli kulağında iken Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Orta Okul birinci sınıf talebesiydim. Uygur kökenli Zakir Dividi arkadaşımıza takılarak öğle tatilinde Kavaklıdere’de bulunan Rus Elçiliği’ne gittik, gezdik.
Bir yetkili bize Bulgaristan yönetimini tanıtıcı kitaplar verdi.
O arada derse geç kaldık.
Coğrafya öğretmenimiz (Hüseyin) kapıda bizi karşıladı.
Sorunca biz de söyledik.
Elimizdeki kitapları aldı, karıştırdı, yere çaldı, sonra da kalın bir cetvelle üçümüzü de sıra dayağından geçirdi. Avazı çıktığı kadar da bağırıyordu:
“Aptallar, öyle bir yere nasıl gidersiniz? Onlar komünist (kendisi de solcu)...”
Dayağa razı olduk da disipline vermediğine şükrettik.
Hele de 1969’larda 6. Filo İzmir’e çıkartma yapacağı esnada Türkiye Milliyetçi Gençlik Derneği mensupları olarak filoya karşı koyan sol kesimle Kordon boyundaki kapışmamız bir alemdi. Bu sefer onlar 6. Filo’ya “Go Home!” diyorlardı.
Biz de övünmek gibi olmasın...
‘Milliyetçiler’ olarak engel olmaya çalışıyorduk iyi mi!
Gemiden karaya ayak basan askerler kudurmuş köpekler gibi şehre saldırdılar. Hiçbir tepki ile karşılaşmadan önlerine karı kız ne geldiyse...
İzmir belki de gavurluk tarafını o gün yaşadı.
1946’larda ABD Misuri zırhlısını Bezmi-Alem Valide Sultan Camii’ne “Welcome” (hoş geldin) pankartı asmak suretiyle karşılamıştık, peşinden 6. Filo...
Bunlar uzun hikayeler de, bugün şunu anlıyoruz: Tanzimat sonrası Batı bizi oyaladığı gibi kalkınmamızı da engelledi. Müttefik dediklerimiz bize karşı hiçbir zaman iyi niyetli olmadılar. Başta Rusya olmak üzere tüm komşularımızla sorunlu politikalar güderek kuyumuzu kazanların ekmeğine yağ sürdük... Komünizm bahanesiyle uzun yıllar sömürüldük.
Komünizmin en katı uygulandığı günlerde Sarp sınır kapısının iki tarafında bölünmüş Laz veya Gürcü aileler vardı. Bu aileler bağda, tarlalarda çalışırken Türkiye tarafındaki akrabalarına doğru bakamazlardı, yasaktı.
Bizdeki Şef döneminde olduğu gibi, Stalin ve Lenin dönemi “din afyondur” gerekçesiyle tüm kiliseler kapatılmış, Müslümanlar da yeraltına sinmişlerdi...
Bugün öyle değil, Mihail Gabaçov ile başlayan demokratikleşme Putin gibi bir devlet adamı sayesinde hayli mesafe aldı. Artık o eski kastlar, yasaklar yok.
Rusya’nın aşağı yukarı her şehrinde cami var...
Ekranlarda gördünüz, Moskova’da yapılan Merkez Camii’nin açılışını Putin ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Cumhurbaşkanımız birlikte yaptılar...
Bu yıl ilk kurban bayramı cadde ve sokaklara kadar taşan Müslümanlarla kılındı.
Türklerle Rus halkı arasında yakın ilişkiler var.
Dedelerimiz gurbet diyerekten Rusya’ya giderlerdi. Benim dedem Batum dönüşü hastalanarak vefat etti... Şu anda Turizm oldukça hareketli.
Hatta evlenmeler bile hızlandı...
Benim ailemde bile Rus uyruklu gelinimiz var, yeğenlerimiz var.
Sarp sınır kapısını nüfus kağıdı ile geçenler Gürcistan’da ne kadar Türk işadamı olduğunu görmüştür. Burnumuzun dibinde Rusya büyük bir pazar...
Türkiye de Rusya için aynıdır.
Herhalde biz Batı Uygarlığı adına öteki taraflara takılmış olmalıyız ki gözümüzün önündekileri göremedik, ‘yurtta ve cihanda sulhu’ yanlış uyguladık.
Kaç defa söyledim: İran ile arayı açmak da sağlıklı bir dış politika değildir.
Artık herkesin komünistliği ile kapitalistliği kendine.
Dünyayı sermaye ve akıl idare ediyor...
Üretemiyorsan, satamıyorsan, pazar bulamıyorsan hiçsin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.