Bana Dokunmayan Yılan Kuruntusu
HADÎS-İ ŞERİFTE “Duanızın kabul edilmeyeceği zaman gelmeden önce mârufu (iyiyi) emr edin, münkeri (kötülüğü) yasaklayın” (İbn Mâce) buyuruluyor.
Allah duaları kabul eder. Duaların kabul edilmemesine sebep olan bazı kötülükler vardır.
1- Haram yemek, haram gelir elde etmek, haramla şişip zengin olmak.
2- Büyük günahları açıkta, açıkça, küstahça, arlanıp utanmadan, hayâsızca işlemek…
3- Devamlı gıybet etmek…
4- İşlediği günahlara üzülmemek, pişman olmamak, tevbe etmemek.
5- Müslüman bir toplumun emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını tâtil etmesi.
6- Kötülükle çok emr eden nefse esir olunması.
7- Rahman’ın emirlerini dinlemeyip lanetlenmiş şeytana uyulması.
8- Din konusunda bid’at sapıklıklarına düşülmesi.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzının terk edilmesi, bütün Ümmeti günaha sokar.
Kötülükleri önleyebilecek, frenleyebilecek imkâna, hürriyete sahip olup da “Ben kötülük yapmıyorum, namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum, kötülüklere karışmam, bana dokunmayan yılanın kuyruğuna basarak kendimi tehlikeye atmam” diyenler yanılgı içindedir.
Müslüman Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın yapılmasını emr ettiği iyi şeyleri hem kendisi yapmalı, hem de insanların yapması için en uygun ve güzel şekilde, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak çalışmalıdır.
Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın kötü gördüğü şeylerden hem kendisi kaçınmalı, hem de başkalarının yapmaması için çalışmalıdır.
Bu işi idareciler fiilen, ulema fuqaha ziyalılar lisanen, halk tabakası kalben yapar.
Nehy-i münkerin asgarîsi kötü ve haram şeylerden nefret etmek, onları istememektir. Bu olmazsa iman tehlikeye girer.
Günümüzde Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın yasak kıldığı riba ve zina kötülüğü yaygın hale gelmiştir. Her mü’minin bunları önlemek ve engellemek için çalışması gerekir. Hiçbir şey yapılamıyorsa, en azından kalp ile bunlardan nefret edilmelidir.
Müslümanlar çoğunlukta ama bazı azınlıklar onlardan daha cesur, daha gözü kara… Kötülükleri protesto etmeyen pısırık, cesaretsiz, mıymıntı Müslümanlar zillet içine düşerler, egemen azınlıkların maskarası ve esiri olurlar.
İnsanoğlu, melekler gibi günahsız ve itaatkâr değildir. Toplum içinde günahkârlar da vardır. Topluma bunların hâkim olması, iyilerin felaketi olur.
Kötülüklerin, günahların, haramların genel hale gelmesi, yoğunlaşması, yaygınlaşması karşısında “Ben yapmıyorum ya… Bana ne… Bunlarla mücadele edersem fitne fesat çıkar…” gibi vesveselerle (kuruntularla) nehy-i münker yapmayanlar toplum yapısının çökmesine yol açar ve enkazın altında kendileri de kalıp helak olur.
İslam’ın emr-i mâruf ve nehy-i münker farzının bilkülliye terk edilmesi yahut yeterli derecede yapılmaması çok büyük bir fitnedir.
Beş vakit namaz meselesini ele alalım: Bunu terk eden bir Müslüman toplum çökmeye mahkûmdur. Namaz kılan Müslümanların bir araya gelerek, kılmayan kardeşlerini namaza çağırmaları farzdır. Bu farz, en güzel, en uygun şekilde yapılmalıdır. Türkiye’de bu yapılıyor mu?
Namaz dinin direği, binanın yüz kolonundan doksanı çatlamış ve biz bu konuda büyük bir umursamazlık içindeyiz. Bina yıkılırsa, namaz kılmayanların yanında kılanlar da enkazın altında kalacaktır.
Ulemanın, fuqahanın, ziyalı Müslümanların, yazarlarımızın, Diyanet’in, özel Diyanet mahiyetindeki büyük cemaatlerin ve tarikatların; daha fazla, yeterli miktarda, Kur’an’a Sünnete Şeriata uygun şekilde, devamlı olarak etkili emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmasını bekliyoruz, ümit ediyoruz. Hadîsteki “dua edip de, duanızın kabul edilmeyeceği zaman gelmeden…” uyarısına kulak verelim.
Ülkemiz azgınlıkların, büyük günahların, zinaların, ribaların, içkinin, kumar ve lotaryanın, müstehcen yayınların, korkunç israfların, lüks ve şatafatın, haramların, gayr-i meşru rantların ve daha nice günah ve isyanların yangınları içindedir. Gafleti bırakalım, yangın söndürme vazife ve hizmetini ihmal etmeyelim. Aksi takdirde cümbür cemaat yanarız.
(Lütfen şu cümleyi ezberleyiniz: Beş vakit namazı yitiren ve şehvetlerine uyan, emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını yerine getirmeyen Müslüman bir toplum helâk olur.)