Canlı Bombadan Geride Kalan İzler
Suruç katliamının bombacısı 20 yaşlarında üniversite öğrencisi Şeyh Abdurrahman Alagöz diye bir isim çıktı, bombacı IŞİD militanı imiş.
Piyasa IŞİD şaşırtmacası ile dolup taşıyor.
Suriye’de bile IŞİD tehlikesi var diye Rusya’nın yaptığı, PYD’yi güçlendirip Türkiye’nin başına sarmaktır. Daha önceleri de işaret etmiştim.
Bu adamlar PYD denilen yeni bir örgütü piyasaya sürmek için PKK’yı gözden çıkardılar.
PKK’yı tüketecekler, PYD’yi başlatacaklar.
Nedeni de malum, Ortadoğu petrol bölgesi olduğu sürece oyunun kuralları böyle.
Katiller bulunur ama gerisi!..
Tetikçi katillerin arkasında hangi istihbaratlar var?
Zaten işi kotaran odaklar kullandıkları tetikçilerin yakalanmasına, veya kimliklerinin tespit edilmesine fazla takmazlar. Tetikçi bir adım ötesini bilmez.
Onun muhatabı ya bir veya iki kişidir.
İstihbaratların cirit attığı bu coğrafyada odak tespiti oldukça zor.
Her olay sonrası yapılan araştırmalarda karşımıza masum bir ailenin çocuğu çıkıyor. O aileye sorsanız oğlunu veya kızını okumaya yollamış, yurda yatırmış.
Ne yediğinden ne içtiğinden haberi yok.
Özellikle bu tip militanlar “saldım çayıra” diyen ailelerden çıkıyor.
Çocuk özgür(!) yetişecek diye örgüt üyesi oluyor.
Terörle uğraşanlar bilir, yabancı odaklar bu tip kanlı olaylarda kendi ajanlarını doğrudan kullanmazlar. İkna metodu ile veya tehdit ederek hiç alakası olmayan kişileri kullanırlar.
Çok ciddi yöntemleri vardır…
“Bu işi yapmazsan çocuklarını, hanımını, ananı babanı öldüreceğiz.”
Veya çirkin bir işe(iğfal gibi) bulaştırarak şantaj yaparlar,
PKK koğuşunda papağan gibi düşüncelere dalan birisine sormuştum:
“Asker sana ne yaptı ki öldürdün ihtiyar, tanıyor muydun, bir husumetin var mıydı?”
“Yok gurban, bana vur dediler ben de vurdum, değilse gelinimi dağa kaçıracaklardı.”
Şimdi Ankara olayının failleri IŞİD mensubu veya taraftarı çıkmasına kimseler takılı kalmasın. Benim dönemimde Ulucanlar Kapalı Cezaevi’nde PKK, DHKP-C ile kendilerine Ülkücü Babalar adını verenler yatıyordu. Böylece üç ayrı büyük koğuş vardı…
Devletin cezaevlerine hakim olamadığı o dönemlerde koğuşların kapılarını gardiyanlar korkudan kapatamadıklarından örgüt mensupları birbirlerine rahatça gidip gelip hatta kahve sohbetleri yaptıklarını görünce sordum:
“Dışarıda birbirinizi yiyorsunuz, burada ne hal aranızdan su sızmıyor?”
DHKP-C koğuş liderinin(Sadık) bana verdiği cevap:
“Bunlar Ülkücü değil türkücü, karşılıklı iş tutarız. Bizim sahada olan onların işlerini bize ihale ederler, biz de onların sahasında olan işlerimizi onlara ihale ederiz.”
Bu işler ihale ile yürütülüyor.
Patron odaklar var, ihaleyi alan örgütler var…
Anadolu’nun başında kara bulutların dolaşmakta olduğundan bazılarımız haberdar değil.
Politika hırsı kimilerinin salim düşünmesine perde indiriyor.
Bazen de şartlar icabı deniyor…
PYD’ye yardım olsun diye Peşmerge’ye yol vermiştik.
O yoldan giden silahlar şu anda bize çevrilmiş durumda.
Bana göre bundan sonrasında PKK’dan ziyade Demirtaş’ın toz kondurmadığı PYD cephesinde işimiz var. Kürtçülük o cenahta kümelenecek.
PYD, Esed’in elinde bir kozdur.
Putin sayesinde bu kozu bize karşı kullanacak.
Müttefik dediklerimizin işi buraya kadar…
NATO’su matosu hikaye… Onlar hiçbir zaman bizim yüzümüzden kapışmazlar, aksine yeri geldiğinde Osmanlı’ya yaptıkları gibi oturup paylaşırlar.
Şimdi de barış, süreç gibi martavalları HDP’ye okutturuyorlar. Ülkenin huzurunun bozulmasından yüzü kızarmayan bir kelle, hem de pişmişinden…
Her akşam cemaatin ekranlarında…
Seyredeni sinir krizleri tutuyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.