Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Türkiye Sevdalısı(!) Fin Gazeteci

Türkiye Sevdalısı(!) Fin Gazeteci

Cumhurbaşkanımıza, “Siz diktatör müsünüz?” diye soran Fin gazeteci, gündeme oturdu. Ancak, gündeme sorusu oturdu; kim olduğuyla kimse ilgilenmedi. Sorusu alınmadan önce, ismi söylendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi gazeteden olduğunu sordu. Oysa biraz zihnini yoklasa bu gazeteciyi hatırlayacağı kesindi.

İki yıl kadar geriye gidelim. Başbakan Erdoğan 2013’ün Kasım ayında Finlandiya’ya gitti. Oradaki basın toplantısında, yine bir Fin gazeteci, kızlı erkekli evler meselesini sordu. Cumhurbaşkanı, cevabı vermeden önce “Değerli arkadaşımı birileri özel olarak görevlendirmiş anlaşılan.” dedi. Daha sonra, o gazeteci, Erdoğan’ın cevabını komik ve paranoyak bulduğunu söyledi.

İki sene arayla Cumhurbaşkanı’na bu soruları soran Fin gazeteci aynı kişi. Tom Kankkonen. Uzun yıllar Türkiye’de görev yapmış olduğu için Türkçe konuşabiliyor. 

İki sene önce Kankkonen, Erdoğan’ın kendisine verdiği tepkiyi şöyle değerlendirdi:

“Erdoğan’ın tepkisi bağımsız gazeteciliği, basın ve ifâde özgürlüğünü tanımadığının ifâdesi. Avrupa’da bir siyâsetçi bir gazetecinin sorduğu soruyu cevaplamak zorundadır. Bu sorudan hoşlanmayabilir, sert cevaplar verebilir ama, basın özgürlüğüne saygı duymak zorundadır. Finlandiya Gazeteciler Sendikası olarak uzun süredir Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlâllerini tâkip ediyoruz. Türkiye’nin hâlen dünyada en çok gazetecinin hapsedildiği ülke olduğunu biliyoruz. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) basın özgürlüğü listesinde ilk sırada yer alan ülke olarak kendi hükûmetimizi Türkiye’yi bu yönde adım atmaya zorlaması için çalışıyoruz.” 

Kankkonen’in ifâdeleri doğru. Finlandiya’da, gazeteciler için herhangi bir kısıtlayıcı yasa yok.  

Çünkü ülkedeki Gazeteciler Derneği kendi kânunlarını ve etik kurallarını kendi belirliyor.  Meselâ; bir gazeteci röportaj yapacağı kişiyle sâdece kahve içebilir; yemek yiyemez. Parti tutan veya taraf olan gazeteciler sevilmez: Bundan dolayı Finli gazeteciler kolay kolay bir partiyi desteklemez. Âilelerinden izin alınmadan 18 yaş altındakiler gazeteye veya televizyona çıkartılamaz, resimleri yayımlanamaz. Fin gazeteciler, etik kurallar içerisinde işlerini doğru ve dikkatli yaparlar.

Ya bizde durum nasıl? Gazeteciliğin etik kuralları olduğunu söyleyebilir miyiz?

Şimdi, 20 yıl geriye gidelim. 1995 yılında Türk ordusu, 35 bin askerle Kuzey Irak’a girerek Çelik Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Almanya bu harekâta karşıydı. Hattâ, Türkiye’ye yapacağı yardımı kesti. Türk ordusunun sivillere zarar verdiğini dünyaya ispât etme peşindeydi. 

Harekât devam ederken Kuzey Irak’da ölen 7 çobanın resimleri lâzımdı. İki yabancı gazeteci, Kuzey Irak’a gidip fotoğraf çekti. Neyse ki Güneydoğu’dan ayrılmadan yetkililerce fotoğraflara  el konuldu. Gazetecilerden birisi, Leena Reikko diğeri ise Tom Kankkonen’di ve her ikisi de Finlandiya Radyo ve Televizyon kurumu adına ülkemizde çalışıyordu. 

Şahsen, bu Finli gazetecilerin bizi niye bu kadar sevdiklerini anlayamıyorum. Doksanlı yıllarda Türkiye’nin iç işleriyle bir hayli ilgilenmişler. Şimdi HDP vekili olan Ertuğrul Kürkçü ile iyi tanışıyorlar. Sivil toplum örgütlenmelerinde birlikte çalışmışlar.

Fin gazeteci, saldırı sonrası devleti kâtil îlân eden HDP’nin ağzıyla soru sordu. Anlaşılan Türkiye sevdâsı aynen devam ediyor. Tüm bunları göz önüne alınca aynı şeyi söylemek geliyor içimden: Değerli arkadaşı birileri özel olarak görevlendirmiş anlaşılan. Ne dersiniz, komik ve paranoyakça mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi