Hangisi Dost Hangisi Düşman?
Türkiye bölücü örgüt PKK ile başı dertte iken bu sefer de Suriye kapısından gelen tehditler ikinci bir cephenin kaçınılmazlığına işaretler veriyor.
Önce şu sorulara cevap bulalım:
PKK’yı anladık da PYD ile DAEŞ neyin nesi?
ABD ile Rusya ne yapmak istiyor?
İçerideki patlamalar neye işarettir?
Baştan başlarsak, evvela müttefikimiz olan ABD’nin bölgede ne yapmak istediğini anlamamız lazım. Peşinden Rusya giriyor devreye…
Görünüşte hesaplar Suriye’deki katil Esed’in tahtı üzerinde yoğunlaşsa da sonuçta Ortadoğu’nun yeniden şekillenme planları karşı- mıza çıkıyor.
Tüm otoritelerin ortak noktası, yeniden şekillenmedir.
İlk oynadıkları saha Irak’ın kuzeyi oldu. Burada Barzani’yi ayrılıkçı Kuzey Irak yönetimine getirdiler, Talabani de Irak’ın devlet başkanı oldu. Zamanında ABD’nin terörist dediği bu iki kişiyi imha edeceği yerde önemli görevlere getirmesi bizi şaşırtmasın.
Emperyalizmin puşt politikaları hep böyledir, sağ gösterir sol vururlar…
Şimdi de PKK’nın bir boyu olan PYD, ABD’nin Suriye’deki müttefiki.
Aslında bu müttefiklik PKK’nın yerine diğer bir başka örgütün zemin hazırlığından başka bir şey değildir. Bu da bize müttefik kazığı sayılır.
Silahlar yığınla PYD’ye gidiyor oradan da Kandil’e ulaşıyor.
Bu ikiyüzlü politika yetmiyormuş gibi bir de DAEŞ denilen örgütü sürdüler piyasaya.
Hem mıhına hem nalına vurmak gibi bir oyun oynadıkları açık.
Benim anlayamadığım DAEŞ ortak düşman nasıl oluyor?
Hem ABD’nin bu örgüte karşı olmasının aslı astarı nedir?
İşin garibi Esed de DAEŞ’e düşman, ama PYD ile aralarından su sızmıyor.
Bana kalsa DAEŞ stratejisini şu ana kadar kimseler doğru dürüst çözemedi.
Takip ettiğim kadarı ile PYD en çok bu örgütten çekiniyor.
DAEŞ’in PYD ile PKK’yi takip ediyor intibası var.
Türkiye’deki patlamalar da bunu gösteriyor.
Patlamalar hem HDP kamuoyuna karşı bir tehdit, hem de DAEŞ’i düşman cephe gören siyasi otoriterlere karşı “bizimle uğraşmayın” niteliğinde bir cevaptır.
Elbette ki terör örgütü meraklısı değiliz, aksine yıllardır başımız terör örgütleri ile beladadır. Ancak devletler her zaman muhasebe içerisinde olmak zorundadır.
Bir kolu bükemiyorsan, yan güçlere ihtiyaç duyuyorsun demektir.
Veya çiviyi sökecek çiviyi bulmak zorundasın.
DAEŞ, PKK ile PYD terör örgütüne karşı bir çivi midir?
Çivi ise düşünülür, değilse bizden uzak olsun.
Sanki öyle bir hava estiriliyor ki DAEŞ halledildiğinde Suriye Esed ile PYD terör örgütünün kontrolüne geçecek. O zaman terör örgütlerinin sahası genişleyeceğinden karşımıza çıkacak ilk tehlike, Büyük Kürdistan olayıdır.
Ortada bölüşecek pasta var ki ABD İncirlik’e yerleşince Rusya da Suriye’ye yerleşti…
Ortak payda, ortak pasta…
Siyonizm, bu coğrafyayı mezheplere, ırklara göre bölüp parçalayıp neyi var neyi yoksa yiyip bitirmek gibi yağmacılık peşindedir. Ne var ki İslam alemi hala uyanamamıştır.
Toplantılar, alimler, mezhepler hava ile cıva…
Allah(cc) “bir olun” buyuruyor...
O bakımdan bize düşen, kavga yerine çevremizdekilerle iyi ilişkiler kurmanın çarelerini aramak olmalıdır. Özellikle ABD’nin dostluğuna güvenerek Rusya ile arayı açarsak çok yanlış olur. İran için de aynı şeyleri söyleyebiliriz…
Bu coğrafyada düşmana değil dosta ihtiyacımız var…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.