Müslümanlar Bozulursa
YERYÜZÜNDE Rahmanîlerle Tâğutîler arasında bitmez tükenmez bir rekabet ve savaş vardır. Bir buçuk milyarlık İslam dünyası, Rahman’ın emirlerine uygun şekilde Tağutî güçlerle mücadele etmezse, onların kötülüklerini ve isyanlarını dizginlemez ve onları yenmezse, hem dünya, hem insanlık tehlikeye girer ve sonunda helâk olur.
Dünyanın ve insanlığın selameti, salâhı, iyiliği, âfiyeti Müslümanlara bağlıdır. Onlar galip ve hâkim olmazlarsa, Allah yolunda olanca güçleriyle planlı ve programlı şekilde çalışmazlarsa dünya iyi olmaz.
İslam’ın temel farzlarından biri emr-i mâruf ve nehy-i münkerdir. Müslümanlar bu farzı tamamen tâtil ederlerse hem kendileri, hem dünya batar. Yeteri ve gereği gibi yapmazlarsa dünyayı ve insanlığı cehil ve kötülük karanlıkları kaplar, fitne ve fesat yangınları her yeri sarar.
Doğru dürüst emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılabilmesi için Müslümanların tek bir Ümmet olması ve bilgiyle mücehhez bulunması gerekir.
Bu Ümmetin başında, mü’minlerin kendisine biat ve itaat ettiği râşid, ehliyetli, liyakatli, muttaqi, âdil bir İmam bulunması gerekir.
Bu İmam’ın istişare Meclisi (Şûrası) olması gerekir.
Müslümanların müşriklerden, kâfirlerden, münafıklardan, şaqilerden, müfsitlerden üstün olması gerekir.
Müslümanların Allah’ın yardımını kazandıracak sebep ve vesilelere yapışması gerekir.
Bugün İslam dünyası paramparçadır. Ümmet birliği yok, İmam yok, teşkilat yok, üniter hiyerarşi yok, vasıflı kadrolar yok… Tefrika, fitne, fesat, cehalet, rekabet, iç düşmanlıklar, din sömürüsü, bin türlü beyinsizlik ve hıyanet çok…
İnsanlığa hizmet etmekten, beşeriyete nasihat etmekten geçtim, biz Müslümanlar, kendimizi kurtaracak zarurî hizmet ve faaliyetleri bile yapamıyoruz.
Türkiye’yi ele alalım:
Sultan Abdülhamid’ten sonra Darülislam olmaktan çıkmış bir ülke.
Müslümanlar çoğunlukta ama hafta tatili, Yahudilerin cumartesisi ile Hıristiyanların pazarı.
Şeytanî, Deccalî, Tağutî, Süfyanî şer güçler çocukları ve genç nesilleri bozmak için seferber olmuş.
Dinin direği olan namaz yitirilmiş, halkın büyük kısmı şehvetlerine uymuş.
Din konusunda Kur’an’a, Sünnete, Şeriata aykırı bid’atler, sapıklıklar almış yürümüş.
Derin şer güçlerinin emriyle dinin içini boşaltma, light ve ılımlı bir İslam türetme faaliyetleri gece gündüz sürdürülüyor.
Musalli Müslümanlar azalıyor, musalla Müslümanları çoğalıyor.
Zina, riba, âhir zaman alameti şeddadî binalar…
Kutsal dinî konular ayağa düşmüş magazin konusu yapılıyor, mıncıklanıyor.
Şeytanî derin şer güçleri, Müslümanları dünyevileştirmek, yabancılaştırmak için var güçleriyle çalışıyor.
Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) sahih hadîsleri AB kriterlerine göre ayıklanıyor.
Müzeyyen camilere vakit namazlarında, hele sabah vakitlerinde son derece az mü’min geliyor.
Kadınların büyük kısmı şeytanî kıyafetlere bürünmüş.
Bu korkunç manzara içinde birtakım din baronları ne yapıyor?
Ümmet, Hilafet, Şeriat, ittihad, uhuvvet için çalışan, feryat eden kaç kişi var?
Tarihte benzeri görülmemiş Suriye faciasından ibret aldık mı?
Tek bir Ümmet olmak, başımıza râşid bir İmam seçmek için çalışıyor muyuz?
İslam’ın kurtarıcı hükümleri, emirleri, farzları belli… Bunları yaparsanız, işlerseniz helak ve zelil olursunuz diye haber verilen haramlar, günahlar, kötülükler, çirkinlikler, pislikler de belli… Allah’ın Kitabında, Resulün (Salat ve selam olsun ona) Sünnetinde bize öğütler verilmiş, onlar da belli. Biz bunları ihmal etmişiz ve şeytanî gündemlerle, gevezelik ve zevzekliklerle ömür tüketiyoruz.
Bir din baronuna bir fiske vurulsa baron-perestler ayağa kalkıyor ama Ümmet birliği, uhuvvet, Hilafet, Şeriat için çalışılmıyor.
Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den, Mısır’dan, Libya’dan ibret alamıyorsak bizim iflah olmamız çok zordur.
(Eskiden Ümmet birliği, Hilafet, Darülislam için çalışmak çok zor ve tehlikeli idi. Artık günümüzde oldukça geniş bir din hürriyeti vardır. Çalışmayanların hiçbir bahanesi yoktur.)