‘Ne Koparabilirsem Kârdır’ Stratejisi!
Suriye iç savaşının ürünü mülteci sorunuyla boğuşan Türkiye, büyük maddi külfet altına girmekle kalmadı mülteci kaynaklı ciddi güvenlik ve sosyal sorunlarla boğuşmaya başladı. Mülteci akınına uğradığı günlerde, ABD ve AB ülkelerinin maddi ve siyasi destek taahhütleri de karşılıksız çıkınca, Türkiye operatif bir hamleyle, artan mülteci akınının AB ülkelerine geçişlerini kolaylaştıran imkânlara yol vermek zorunda kaldı!
Mülteci akını sorununa veya krizine AB ülkelerini de ortak eden bu ‘yol veriş’ sonrası, Türkiye bu konuda zorunlu olarak muhatap alınmaya başlandı. Nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontmaya alışmış olan AB ülkeleri soruna ortak olmak yerine, mülteci göçünün kaynağı olarak gördüğü Türkiye’ye geçmişte hazırlanan ‘göçmenlerin geri kabulü’ merkezli antlaşmalarını içeriğini daha da genişleterek tekrardan dayatmaya başladılar. Şu günlerde de bu istikamette sıkı bir pazarlık sürüyor…
Ancak Türkiye’nin farklı bir durumu mevcut… Türkiye, yasadışı göçte, bir ‘kaynak ülke’ olmaktan çok bir ‘transit ülke’dir. AB, asıl kaynak ülkeler (Suriye, Pakistan, Sri Lanka, Irak, Somali vb.) ile bu tarz bir anlaşma imzalayamadığı için Türkiye’ye yükleniyor ve Türkiye’ye kaynak ülke muamelesi çekiyor! Amaçları, yakaladığı yasadışı göçmenin milliyetine bakmadan, geri kabul anlaşması bulunduğu Türkiye’ye postalayıp kurtulmak!
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, gerek uzun zamandır Batı başkentlerinin radarında olması, gerekse AB ile ilişkilerinin bozulması hasebiyle, göçmen sorunundan ötürü zorunlu olarak ayağına gelen AB hamlesini fırsata çevirmek istiyor. Öncelikle yeni bir fasıl açarak daralan iç politik manevra alanını da genişletmek istiyor! Akabinde milyarlarca dolarlık mülteci maliyetini kısa süreli de olsa telafi etmeye çalışıyor!
Türkiye, daha önce Brüksel’de Suriyeli sığınmacı akımının ele alındığı AB liderler zirvesinde, Türkiye ile işbirliği konusunda bir eylem planı üzerinde anlaşan ülkelerden; 3 milyar avro mali yardım, vatandaşlarına Schengen vizesi kolaylığı ve AB üyelik müzakerelerinde yeni fasıllar açılmasını istedi… Pazar günü Türkiye’yi ziyaret edecek olan Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde bazı yeni fasılların açılması konusunda ve yapılacak toplam yardım miktarı konusunda uzlaşıldığını doğruladı lakin Schengen vizesi kolaylığı AB içerisinde ilk etapta sert tepkilerle karşılandı.
Ülkeyi yönetenler kesinlikle Ali Cengiz oyunlarıyla yüklü niyetlerle temellenmiş böyle bir pazarlığa girmemelidir. Bu sorun Türkiye’nin değil, yıllarca sömürdükleri dünyanın geri kalmış ülkelerinin insanlarının akınıyla karşılaşan Batı Medeniyeti’nin sorunudur. Bu insani sorunu öncelikli olarak çözmesi gerekenler onlardır. Eğer Türkiye bir şeyler karşılığında bu antlaşmayı kabul ederse ‘Yol Geçen Hanı’na döner! AB ülkelerinin bir senede aldığı göçmenin 20 katından fazlasını tek seferde ülkesine kabul etmiş olur ve daha büyük insani ve sosyal trajedilerin yaşandığı “Ortadoğu’nun Mülteci Kampı” bir ülke haline gelir.
Hülasa,
Hâlihazırda AB ülkeleriyle iş yapanlara uzun süreli vize ve turistik gezi için başvuranlara kolaylık (schengen vizesi kolaylığı) sağlanması karşılığında böyle bir ‘kaos anlaşması’nın imzalanması, Türkiye’nin itibarını ayaklar altına alır! Buna vesile olanları ve ‘Ne Koparabilirsem Kârdır’ stratejisini devreye sokanları ‘kimin çıkarlarına hizmet ediyorlar?’ sorusuyla baş başa bırakır!
‘Ne Koparabilirsem Kârdır’cılıkla; bir bakkal dükkânını, biraz zorlarsanız bir belediye başkanlığını yönetebilirsiniz! Kısa vadeli çıkarlarını düşünüp, uzun vadeli düşünemeyen, dolayısıyla uzun vadede zarardan kurtulamayan bu şark kurnazı kafasıyla, ne memleket yönetebilirsiniz ne de dış politika… Her hâlükârda rüsva olursunuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.