Müslüman Beddua Ve Lanet Etmez Mi?
İnsan iki ayağıyla yürür. Kuşlar iki kanadıyla uçar. Birisinin olmaması ölüm olmasa da işin normali, tabiîsi, doğalı değildir. İşin doğalı, normali tam, ötesi eksikliktir. Fayda tamdadır, eksikliği kimse istemez.
İnsana sevgi, şefkat ve merhamet ne kadar lazımsa, yerinde kullanılacak öfke, kin, nefret ve düşmanlık da o kadar lazımdır. Sabır dinin yarısıdır, tamam, ama hayırlı işlerde acele de o kadar iyidir. Elbette Allah Teâlâ’nın sana verdiğinden sen de başkalarına vereceksin, ama hepsini değil. Seni ve aileni dilendirmeyecek, ihtiyaçlarını karşılayacak kadarını sadaka ve infak etmeyeceksin.
Bu din denge dinidir. İşlerin hayırlısı itidal, yani dengeli ve orta olandır. Azlık veya çoklukta orta olanı aşarak aşırılıkta, yani uçlarda olmak, yani radikalizm, tehlikelidir. Ahlak ilmi itidali, dengeyi ve orta yolu anlatır ve över. Sabır çok iyidir, şefkat çok iyidir. Ama dinine, canına, ırzına kast eden düşmana gösterilmez. Ona öfke ile saldırılır ve etkisiz kılınır, o kadar. Yoksa din de gider, can da. Vatan da gider, ırz ve namus da.
Şimdi bazıları çıkmış, “dindar insan beddua edemez, kahır okuyamaz ve lanet dileyemez” diyor ve böyle yapanları ayıplayıp kınıyorlar. Buna delil olarak da Yunus’u, Mevlana’yı getiriyorlar. Tasavvufun insana bakışını öne sürüyorlar.
Ne Yunus, ne Mevlana, ne de başka bir şeyh veya sûfî şeriata aykırı bir söz söylese, -hakiki iseler söylemezler zaten- asla dinlenmez. Yere çalınır ve tepelenir. Allah Teala ve Resulullah (sav) Efendimizin sözünün üstüne söz, işinin üstüne iş olamaz.
Hayır hayır. ““Dindar insan beddua edemez, kahır okuyamaz ve lanet dileyemez” lafı asla doğru olmayan bir sözdür. Bu bilgi yanlıştır. Yeri gelince hak edene beddua etmek hem de sünnettir ve sevaptır. Konu ile ilgili ayetler ve hadisler ortada dururken, cahilce böyle laflar etmek ne cürettir? Bu hatayı televizyonda koca bir yazarımız yapınca dondum kaldım. Bu seviyede bir birisi hata yaparsa, gerisini varın siz takdir edin.
Güya Müslümanlar çok merhametli imişler de kimsenin kötülüğüne beddua edemezlermiş. Tamam, istemiyorsanız etmeyiniz. Ama edene de karışmayınız. Yanlış demeyiniz. Ayıplamayınız. Kraldan çok kralcı olmayınız. Yani Allah ve Resulü izin vermişken, hatta yapmışken, size ne oluyor? Siz onlardan daha mı merhametlisiniz? Başınıza balyozla vursalar, canınız yansa, hala aynı lafları söyler misiniz?
O tür delilsiz senetsiz dinde görüş beyan ederek cahillik edenlere deriz ki; biz peygambere uyuyoruz. Siz ise kendi nefsinize uyuyorsunuz. Bu hatadır. Siz mi dine ölçü koyacak, kural, kanun tayin edeceksiniz, yoksa bunları din mi yapacak?
Müslüman iseniz din kanun koyacak, siz de iman ve itaat edeceksiniz. Siz kendi nefsinize değil, Allah'a ve Resulüne uyup itaat edeceksiniz. Dinin emir ve yasaklarını bilmiyorsanız bilenlerden öğreneceksiniz. Hem de Hz. Ali’nin sözünü hatırlayarak teşekkür edeceksiniz. Onlar beklemese de edeceksiniz.
Allah Kur'an'da "öfkenizden geberiniz" diyor.( Ali İmran Suresi 119. ayet)
"Allah onları kahretsin, öldürsün " diyor. (Tevbe-30 ayet)
"Sevgili Peygamberimiz Bi'ri Maune'de yetmiş hafız sahabesi kalleşçe şehit edilince, hem de namazın içinde bir ay onlara beddua ve kahır okudu. İleri gelen İslam düşmanları ölünce ve öldürülünce sevindi. Sizce bunlar yanlış mı?"
Bu ve benzeri ayetleri ve hadisleri bilseydiniz, bile bile hala böyle konuşup yazar mıydınız?
Neticede siz dine uymak zorundasınız, dini kendinize uydurmak ise çok çirkindir, gerisini söylemeyeyim.
Biz burada kafamızdan, dine aykırı bir şey yazmıyoruz, yazmayız inşallah, Kırk yıllık hocalık mesleğinin içindeyiz. Biraz da güvenin canım. Fakat hatasız, kusursuz, günahsız da değiliz. Okuyup unuttuğumuz çok şey var. Kitaptan okumuş, altını kırmızı kalemle çizmişiz, ama sorulunca aklımıza gelmemiş, “bilmiyorum” dediğimiz durumlar da var. Varsa bir yanlışımız, kitaptan delil gösterirsiniz, seve seve ve teşekkür ederek düzeltiriz.
Bazıları "Allah benim yarattığım canı bir tek ben alırım diyor" gibi konuyla alakasız sözler ile yazdıklarımızı çürütmeye çalışıyorlar. Bir ömür İslam’a ve Müslümanlara savaş açmış bir azılı kafir veya fasıka beddua edip kötü söylediğimizde, veya öldüklerinde “Allahu Ekber” deyip de rahmet dilemediğimizde, itiraz edip “bu dindarlık değildir” diyorlar.
Nasıl kadar alakasız ve saçma bir söz!
Söyleyelim: Birisinin öldürdüğü canı Allah'tan başkası mı alıyor ki? Bütün canları Allah alır. Ha yatağında ölmüş, ha harp meydanında. Acaba akait ve kelam ilminden bu "ecel" bahsini hiç okumuşlar mıdır? Bu dediğimizi anlayabiliyorlar mı acaba?
Delillerini birkaç gün öncesibde yazdık. Tevbe 80 ve 84. Ayeti boşuna gündeme getirmedik. Tekrar bakılabilir.
Lütfen ilme saygılı, alçakgönüllü ve iyiliğe teşekkür etme erdemini bilenlerden olalım.