Bütün Sorunları Kaynağı
Suriye’ye barış gelmesi için yeni kurulacak devletin laik olması gerekliymiş. ABD, AB ve Rusya bunda anlaşmış. Suriye halkı da kabul ederse, savaş bitermiş. Yoksa Suriye bitermiş.
Akif’in dediği işte; “tükürüğe acırım billahi tükürsem yüzüne.”
Yahu bunlar ne biçim insan? Çıkar karşısında ne din, ne söz, ne ilke, ne şeref ve haysiyet var.
Hani demokrasi? Hani halkın iradesine saygı? Hani hukukun üstünlüğü? Hani barış? Hani hani hani…
Üç asırdır Batılılaşma diye bunları mı hedef aldık kendimize, deviyelerine çıkalım diye?
Yazıklar olsun!
Biz Müslüman değil miyiz? Elde Kur’an varken başka bir din ve nizam mı olur?
Canı cehenneme batının da, Batılılaşmanın da. Hiçbir ihtiyacımız yok bu canavarlara. Bize Allah yeter, İslam dini saadete kafidir.
İslam dini kamusal alan dahil, hayatın her alanına dair hükümler, kanunlar, yasalar koymuştur. Hayatta yaşanan her durumun dinde “ahkam-ı şer’iyye” denilen bir değer hükmü vardır. Her vaziyet, ya farz, vacip, sünnettir, ya da haram, mekruh, müfsittir. Bunlar değilse muhakkak mubahtır. Bunun ötesinde bir durum zaten yoktur.
Batılaşma ile yaşanan modernleşme veya çağdaşlaşma, laiklik veya sekülerizm adına buna başkaldırmayla başlar. Müslümanlara göre burası, dinden çıkıp küfre girmenin, yani irtidatın başlama noktasıdır.
Dinin kamusal rolü ya da Din-Devlet arasındaki ilişkinin modernizm süreci ile birlikte köklü bir değişime uğradığı ve bu alanda karşılaştığımız sorunların büyük çoğunluğunun modernizmden kaynaklandığı artık bugün kimsenin inkar etmediği bir gerçektir. Genel kabule göre modernleşme, dinin toplumsal rolünü ve etkisini bitirmiştir. Modernleşme, din-devlet ayrılığı, laik-rasyonel devlet ifadeleri ile tarihten bugüne yaşanan geleneksel yapıları alt üst etmiştir. Türkiye’de Müslümanlar bu gerekçelerle modernizme karşı olmayı, dinî bir gereklilik olarak kabul etmişlerdir. Bu açıdan batılılaşma, modernizm devlet ile millet, batıcı aydın ile Müslüman alimlerin çatıştığı noktadır.
Laikler, Osmanlı’da din-devlet ilişkisinin tamamen iç içe geçtiğini ve bu nedenle dini tüm kamusal alandan dışlanarak modernizm sürecinin tamamlanacağına inanırlarken, kafalarında din ile bir bağları yoktur. Kendilerini İslam’dan sorumlu da hissetmezler. Cumhuriyet onlara göre altın devirdir. Bir nevi “asr-ı saadet”.
Buna karşılık Müslümanlar, modernizmin İslam dinini kamusal alandan tamamen sürmeye çalıştığını söyleyerek bunun din açısından kabul edilemez bir küfür olduğunu belirtir, din-devlet ilişkisinin iç içe bir ilişki olması gerektiğini ifade ederler.
Şu bir hakikattir ki, laiklik asla İslâm ile bağdaşamaz. Zaten bu yüzden laikler, Osmanlı dönemini tümden reddederler.
Biz dinimizden de, hatası ve sevabıyla tarihimizden de, ilim, sanat, kültür ve medeniyetimizden de memnunuz. Ve bunlara sahip çıkarız.
Varsın başkaları da kendi dinlerine, ideolojilerine, hayat tarzlarına sahip çıksınlar. Sorun yok.
Sorun dayatmada, baskı ve şiddet uygulamada. Bizce bu ayıptır, utanç vericidir. Ama istiyorlarsa yapmaya devam edebilirler. Fakat şunu da bilsinler; elimize geçen ilk imkanda bunun hesabını mahkemede sorarız.
Yani hesaplaşmayı unutmadan yapsınlar utanç verici zulümlerini.