Diasporamızın Gücü Kullanılmalı
Türkiye belli ki zor günlerden geçecek…
Rusya ile valse başlayan bir ülkeyi zor günlerin beklememesi hayal âleminde gezmek olur elbette…
Sadece Rusya değil Türkiye’nin başını ağrıtacak olan ülkeler…
Başta ABD gibi bir stratejik müttefik hayli yıpratacağa benziyor ortağını…
Neden mi?
ABD ile girişilen Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın layık-i veçhile deruhte edilemediğini ve Türkiye’nin kendisini hep oyaladığını düşünüyor global güç…
Herhalde Avrupa da ondan daha başka türlü düşünüyor değildir.
Hele hele Fransa ve Yunanistan’ın hemen baştan Rusya’ya destek vermesi manidar değil mi?
PYD yurtsever savaşçılar olarak görülüyor Orta Batı’da…
Uzak Batı baştan derin bir münasebet içinde terör örgütüyle…
Türkiye PYD ve YPG güçlerinin PKK’nın uzantısı olduğunu anlatamadı gibi bir cümle kurmayacağım. Bu çok abes olur. Zaten anlamak istemeyeceklerdir.
Demek ki, İkinci İsrail anlamına gelen bir Kürdistan’ın kurulması noktasında global güçlerle ve hatta bölgesel güçlerle dış politikamız çelişiyor.
Bizi elbette ki zor günler bekliyor.
Buna hazırlıklı olmalıyız.
Kamuoyumuzu hazırlamalıyız.
Sadece iç kamuoyumuzu mu?
Elbette ki hayır…
Diasporamızı öncelikle…
Türkiye’nin çok geniş ve etkili bir diasporası var aslında…
Ne yazık ki bu diasporayı etkili kullanamıyoruz.
Almanya’da ve Avrupa’nın değişik ülkelerinde üç milyonu aşan bir Türk diasporası var. Bir o kadar da bu diaspora paralelinde kanaat serdedebilecek her ülkeden insanlar…
Bir de Türk Cumhuriyetleri ve Rusya içindeki özerk bölgeler…
Bunların kamuoyunu da hazırlamalıyız.
Türkiye ne yazık ki kendi ülkesinde bile insanlarını muhtemel bir savaş senaryosu içinde nasıl moral bakımından üstün tutacağına dair hazırlıklar yapmış değil…
Varsa yoksa yandaş ve yanaşma basının müptezel yaklaşımları…
Bunlar ne yazık ki Türk kamuoyunu hazırlamayı bırakın irrite bile ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanının bunu dikkate almasını diliyorum.
Ucuz etin yahnisi meselesi…
Daha büyük düşünmek icap eder…
Daha geniş bir yaklaşım-söylem ve eylem planı ortaya konmalıdır.
İnandırabilme ve yeni küresel ikna metodlarını kullanma bakımından diasporamızın ve kamuoyunun desteğini arkamıza alacak kişi ve kurumlarımızın yeniden gerek ve yeter şart düzeyinde bile olsa donanması gerekmektedir.
Bugüne kadar bu kişi ve kurumların çuvalladığını yüzlerce kez gördük.
Artık bu meselenin daha ciddiyetle kavranması ve ihtiyaç duyulan yaratıcılık ve emeğin ikmal edilmesi lazım…
Kurum kapasitelerinin de artırılması ve yetenekli kişilerin istihdamı sağlanması da cabası…
Özellikle yurt dışında diasporanın harekete geçirilmesi yolunda Türkiye’nin geleneksel yapılarının ve farklı siyasi eğilimdeki grupların oralardaki temsilcilerinin yeniden bir vatanseverlik misyonunda ve vizyonunda harekete geçirilmesi gerekir.
Zamanında yapmaya çalıştığımız faaliyetler hep bu ileriki amaçlara dönük kültürel faaliyetlerdi.
Ne yazık ki devletimiz bu birikimi yerinde kullanamadı.
Mesela bize ait bir Avrasyacılık modeli…
Mesela Türkiye Yazarlar Birliği’nin otuz yıldır sürdürdüğü Türk Dünyası Şiir Şölenleri…
Mesela Avrasya Yazarlar Birliği’nin Türk dünyasındaki faaliyetleri…
Dahası Almanya’da ve Avrupa’nın birçok ülkesindeki federasyonlarımız, derneklerimiz, enstitülerimiz, okullarımız ve cemaatlerimiz, tarikatlerimiz, gruplarımız…
Türkiye aklı bunları bir ortak amaca kanatlandırabilir.
Fakat ne yazık ki bir entropi yaşanıyor. Yani kendi enerjisini kendi içinde patlatıyor. Kendi kendine zarar veriyor…
Hem ülke içinde…
Hem ülke dışında…
İnsan kaynaklarımız birbirine düşman saflarda konuşlandırılıyor.
Devlet aklı da buna bizzat hizmet ediyor.
Eski çatışmaya dayalı istikrar programı bütün hasarıyla berdevam maalesef…
Halbuki zıt kutupların ortak menfaatlerinden ve söylemlerinden bir paydaşlık zinciri inşa edilebilir.
Öyle ki, insan gücümüz yaratıcı entellektüalizm ile donandığı takdirde cıva etkisi gösterebilir.
Malum yere dökülen cıva parçacıkları hep birleşme – bir araya gelme eğilimindedir. Hareket halindeki bir cıva taneciği yaklaştığı bütün cıva parçacıklarını kendine çeker ve kütle giderek büyür.
Büyük Birlik projesi işte öyle bir şeydir.
Çatı ve Çekirdek teorimizi de bir başka yazıda ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.