Uyuşturucu Bağımlılığı ve Cep Telefonu
Dün okumuşsunuzdur. Şimdi de selvi otu çıkmış. Madde bağımlılığında, Ankara birinci sıradaymış. 100 gençten 28’i madde bağımlısıymış.
Çok acı bir gerçek ama, bağımlılık yaşı 10’a; hattâ, 8’e inmiş. Peki, nasıl oluyor da bu yaştaki çocuklar uyuşturucu bulabiliyor. Bu yaştaki çocuklar, nasıl bağımlı olabiliyor?
Bir toplantıda dinlemiştim. Bir dinleyici, konuşmacıya, “Âilemizde uyuşturucu kullanan yok ama, oğlum uyuşturucu bağımlısı. Bu nasıl olur?” diye sordu. Konuşmacı, şöyle cevap verdi:
“Çocuğunuzun uyuşturucu bağımlısı olması için sizin uyuşturucu kullanmanız gerekmiyor. Herhangi bir şeyin bağımlısı olmanız da çocuğu etkiler. Bağımlılık mefhumunu sizden öğrenir. Sonra gider, madde bağımlısı olur. Meselâ; telefon bağımlısı olmanız bile yeter.”
Uyuşturucu bağımlılığının artmasında ve bağımlılık yaşının 10’a inmesinde cep telefonunun olumsuz tesirini düşünmeden edemiyorum. Resmen, cep telefonu bağımlısı bir ülke olduk. Tabi tek başına, cep telefonunu suçlamak, büyük haksızlık olur. Sosyal medya da aynı. Fakat, sosyal medya artık cepte olduğu için bütün suç, cep telefonuna kaldı.
Geçenlerde bir toplantıda, gençlerin cep telefonu yüzünden okumadığına dikkat çeken eski vekile, “Elinizde tuttuğunuz şeyden şikâyet hakkınız yoktur.” diye itiraz ettim. Sırf tutsa iyi. Bir yandan, konuşmacıyı dinliyor; bir yandan, gözü telefonda.
Otobüslerde, yollarda sağına soluna bakmadan sürekli cebiyle oynayan kadınlar görüyorum. Otobüste böyleyseler kimbilir evde nasıllar?
Facebook, twitter denilen sosyal medya bağımlılığı öyle bir hâle geldi ki boşanma sebebi olmaya başladı. Özellikle, kariyer ve sosyalleşme hevesine kapılan ev hanımlarının birinci tercihi. Boşanma aşamasına gelen bir tanıdığıma “Eşinin facebook’u var mı? diye sordum. “Sorma. Hiç başından kalkmıyor ki” dedi. Lütfen yanlış anlamayın. Vak’ayı anlatıyorum; kadın erkek ayrımı yapmıyorum. Erkeklerin durumu da iyi değil.
Ev telefonu ile bir yeri arıyorum. Telefonun ucundaki arkadaşımın cebi çalınca, “Cebim çalıyor. Seni, sonra ararım.” diyor. Niye? Ben aradığımda çaldırmadım mı? Cep telefonu ile arayan ev telefonu ile arayandan niye daha öncelikli? Belki yanlış numara. Belki öylesine aramış.
Geçen sene, kahvaltılı bir sohbete katıldım. Birbirini tanıyan âileler vardı. Allah için aklı başında anne babalar gördüm. Çok seviyeli konuşmalar oldu. Fakat, gençlerin hepsi, cep telefonları ile oynadı.
Dün, Uğur Dündar, uyuşturucuya dikkat çektiği yazısında, bir psikiyatristin ifâdelerine yer vermiş:
“Maalesef, iktidar, toplumumuzun geleceğini tehdit eden bu büyük tehlikeyle yüzleşmek istemiyor. Çünkü muhâfazakârların madde bağımlısı olmayacakları gibi gerçekle asla bağdaşmayan bir anlayışa sâhip bulunuyor. Mücâdele adı altında yaptığı ise satıcılara ağır cezâlar vermek ve cezâevlerini insanla doldurmak. Bu da Yargıtay’daki dosya sayısını yığınla artırıp içinden çıkılmaz hâle getirmekten başka bir sonuç vermiyor. Oysa mücâdele, çok boyutlu ve bilimsel olarak yapılmalı…”
Gerçekten, uyuşturucunun kendilerine yaklaşamayacağını sanan âileler var. Sakın, “Uğur Dündar ne bilir?” demeyin. Buna benzer cümleleri, bürokrasi çevresini iyi tanıyan muhâfazakâr bir yazardan da duydum. “Muhâfazakârların öyle sorunlu çocukları var ki anlatamam. Hiç toz konduramayacağınız âilelerin çocukları, uyuşturucu kullanıyor.” dedi.
Dündar’ın bahsettiği psikiyatristin ifâdesi çok önemli. İktidar, bir an evvel bu gerçekle yüzleşmeli. Mücâdele, çok boyutlu ve bilimsel olmalı. Bu boyutlardan birisi de cep telefonu ve sosyal medya. Anadan babadan bağımlılığı öğrenen çocuk, bir de onların ihmâline ma’ruz kalırsa, bağlanacak bir şey bulur. Allah korusun, tehlike, hepimizin kapısına dayandı.
Not: Cep telefonu kullanmıyorum. Sosyal medyada yokum. Bu yüzden, bu yazıyı yazmaya hakkım olduğuna inanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.