Neden Ağzımızın Tadı Yok?
Sahi neden?
Bütün dünyada ekonomik kriz varken bizden teğet geçti, sevinemiyoruz. Ülkede aç olanlara devlet anında sahip çıkıyor artık, vakıflar ve derneklerimiz gibi. Kış gelirken üşüyecek olanlara şimdiden yardımlar paketleniyor. Bunlar güzel şeyler. Ama ağzımız tadı yok. Neden?
Şükürsüz bir millet olduk. Hangi iş yerine girip de “işler nasıl?” desen, dert dinliyorsun. Ama sosyal hayatında bir gram eksilme yok. Yazlık var kışlık var. Evlatlarını görkemli düğünlerle evlendiriyorlar. Altlarında son model arabalar. Ama ne evde, ne çarşıda ağız tadı var. Neden acaba?
Etrafımız ateş çemberi. Bizi de çekmek istiyorlar. Ama çok şükür millet de, idareciler de bunun farkında ve temkinli hareket ediyorlar. Elimizden geldiği kadar Müslümanların yardımına da koşmaya çalışıyoruz. Ah bir de şu gâvur maşası terör olmasa diyeceğiz, ama yine de ağzımızın tadı yok.
Bereketsiz, meymenetsiz bir sistemde yaşıyoruz. Dini, maneviyatı yok. Olana da düşman. Batının pozitivizmi, materyalizmi bir kutsal değer gibi yutturulmaya çalışılıyor. Milli Eğitim hiç de milli değil. İstikameti Batı. Kıblesi bozuk. Kanunlar desen ecnebi. Örnekler sapık bu sistemde.
Her halde budur sebebi ağzımızın tadı tuzu olmamasının.
Ülkede cumhuriyet, demokrasi, laiklik, modern batı hukuku, hayat tarzı ve insan hakları var. Yani söylem böyle. Peki ya eylem? Uygulama nasıl?
Gerçekten hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin miydi dün? Ve bugün?
Yasama, yürütme ve yargıda tek geçerli olan halkın iradesi miydi dün?
Ya bugün?
Ne gezer?
Cumhuriyetten bugüne kadar bu aziz halk inim inim inletildi. Ezildi, kan kusturuldu. Ne istedi ise tam tersi yapılarak cezalandırıldı. Cumhuriyet kurulduğunda cumhurun, yani halkın esamisi okunmuyordu. Memleket tam bir totaliter diktatörlük içine düşmüştü.
Bugün bile çağın faşist devletleri bir bir yıkılsa da bu ülkedeki Batılılaşma belasının getirdiği faşist anlayış ve uygulayış hâlâ yıkılmıyor. Bu zihniyet o kadar diri ki, “son komünist ülke Türkiye” sözü bu yüzden sevildi ve çok meşhur oldu.
İki binli yıllara kadar halk devletine küsmüştü. Devlet millet kaynaşmasını sağlamak her siyasetçinin yapmaya çalıştığı ama bir türlü beceremediği öncelikli bir sorundu.
Şimdi yeni yeni devlet kapılarını halka açıyor. İradesini tanıdığını söylüyor. Acaba öyle mi?
Ak Parti iktidarlarının yaptıklarını inkâr edemeyiz. Zaten halk da bunun için onları bu zamana kadar iktidarda tuttu. Ama devlet bam başka bir olgu. Acaba onun yanında halk ne kadar önemli?
Mesela bu halk yarın “biz Batı hukukundan usandık. Ne dinimize, ne örfümüze uygun. Biz yeniden atalarımızın uyguladığı hukuku almak ve güncellemek istiyoruz” dese, devlet de hükümet de bu isteği nasıl karşılar?
İşte size bir ölçü.
Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin midir, devletin midir, bunu isteyin de bir görün.
Öyle değil mi?