Şeriat İngilterede
İngiltere’de ilginç şeyler oluyor.
Büyük devlet, kendinden emin, sorunları gören ve çözüm üreten devlettir.
Bir zamanlar Osmanlı da öyleydi. Hani şu “bizim” olduğuna tam karar veremediğimiz, hala “övsek mi, sövsek mi?” diye kara kara düşündüğümüz büyük ve muhteşem Osmanlı. Dünyaya barışı, huzuru, gerçek laikliği, yani din ve hukuk özgürlüğünü, yerel dil, kültür ve kıyafetleri tanıyan Osmanlı.
Saydığımız her alanda sorunlu olan TC, hala Osmanlı’dan ürküyor ve ondan gerekli dersleri alamıyor.
Ama İngiltere Osmanlıdan dersini alıyor ve büyüklüğünü gösteriyor işte. Gel de eseflenme!.
Onlara “helal olsun” diyoruz. Bize de Akif’in dediğini diyoruz:
“Göster Allah’ım bu millet kurtulur tek mucize;
Bir utanmak hissi ver gaip hazinenden bize.”
İnşallah, Allah’tan umut kesilmez.
Medya’ya düşen ilginç haber şu: “İngiltere'de yedi ay önce tartışması yapılan şeriat mahkemeleri artık resmileşti. Şimdilik beş kentte faaliyete geçecek mahkemelere bir yıl içinde iki tane daha katılıyor.
Londra, Birmingham, Bradfort, Warwickshire ve Manchester kentlerinde faaliyete geçecek olan mahkemeler sadece Müslüman toplulukların boşanma, adi ve mali suçlarla ilgili sorunlarını bir üst mahkemeye götürmeden çözmeye çalışacak. Adı "Müslüman Tahkim Mahkemesi" olacak bu kurumlar ceza veremeyecek. Mahkemelerin baş hâkimi olarak Şeyh Faiz-ül Aqtab Sıddiki atandı.
Laiklerin karşı çıktığı gelişmelere olumlu bakan Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Rowan Williams 'sosyal entegrasyonun güçleneceğini' söylemişti. (https://www.habervaktim.com/haber/33982/ingilterede_5_kente_seriat_mahkemesi.html)
Bu tür bir mahkemenin bir devlete ne zararı var? Hiç!
Daha iyi ya, mahkemelerinin yükünü hafifletir. Önemli olan sorunun karşılıklı anlayış içinde çözülmesi değil mi? Adamlar gönüllü “Tahkim Mahkemesi”ne gidiyor ve sorunlarını çözüyorlar. Yok, anlaşamazlarsa, diğer mahkeme orada hazır duruyor zaten.
Orada bu uygulamayı eleştirenler, burada bizim de başımızın püsküllü belası olan laiklerdir. Gerekçeleri “bunun ülkede resmi hukuka paralel ikinci bir hukuk sistemi doğuracağıdır.”
Varsın doğursun, ne zararı var?
Bunu düşünmek kafa ister, bilgi ister, özgürlük ister, insana saygı ister, din ve vicdan hürriyeti ister, başkalarının mutluluğunu da düşünmek ister…
Laik kafada bunlar ne gezer. Kimse kızmasın, ben gördüğümü yazıyorum.
Kararı savunanlar ise, şeriat hukukunun İngiltere’deki Müslüman toplumda zaten “Şeriat Mahkemesi” kanalıyla uygulandığını, hiç olmazsa son uygulamayla bu yapıların resmi denetim altına alınmış olacağını belirtiyorlar.
Haksızlar mı? Böylesi daha iyi değil mi?
Bizim ülkemizde de durum aynısı değil mi? Devlet şeriatı yasaklamış ama, sanki ülkemizde Şeriat Mahkemeleri yok mu? Diyanet’in verdiği fetvalar neyin nesidir? Müftülüklere günde kaç davalı gelir ve meselelerini dine göre çözer giderler? Ya da cemaatların güvendikleri hocalarına gelenler? Devletin hiç tanımadığı alimlere, hukukçulara gelenler?
Sorunları çözme yerine onlardan korkarak gizlemek, üstünü örtmek, yok saymak, küçük devletlerin işidir. Sorunlarla yüzleşmek, yaka paça olmak ve çözmek, büyük devletlerin işidir. İngiltere bu kararıyla büyük devlet olduğunu gösterdi.
Anglikanın lideri Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams şöle diyor: “İngiltere’nin bazı yurttaşları kendilerini İngiliz hukuk sistemine bağlı hissetmiyorlardı. O halde Müslümanlar “kültüre bağlılık” ile “devlete bağlılık” gibi iki keskin alternatif arasında seçime zorlanmamalı, ailevî ve malî meselelerde isterlerse şeriat kanunlarını uygulayabilmeliler. Bu, onların kendilerini İngiliz toplumunun bir parçası hissetmeleri için elzemdir.”
Önce kesin bir gerçekten bahsedelim ve sonra sorumuzu soralım. Allah ve Resulü bir emir verdiğinde veya bir yasak koyduğunda, Müslümanlar için onu alıp almama seçeneği yoktur. Eğer müslümansa, Allah Teâlâ’nın kanunlarını inanarak, severek ve beğenerek kabul etmek ve onlara, dava aleyhlerinde bile olsa içlerinde bir rahatsızlık duymadan kesinlikle itaat etmek zorundadır. Bir Müslüman için ortada cebir, şiddet, zorlama yoksa İslam dışı bir başka kanunu alması ve hayatında uygulaması haramdır.
Ülkemizde de zaman zaman din ile devlet karşı karşıya gelmektedir. Çözüm, önce kanunların halkın inancına ve örflerine ters düşmeyen bir şekilde yapılmalarıdır. Sonra, ya müftülük aracılığı ile ya da yetkili mahkemeler oluşturarak, dileyen insanların, hiç olmazsa “ahval-i şahsiye”de, yani özel ve medeni hukukta, sorunlarını dini hukuka göre çözmeye imkan tanımakta değil midir?
Tamamen gönüllülük esasına dayanan bu uygulamanın kime ne zararı vardır?
Kendilerini hiçbir şeye zorlamayan bu uygulamaya İngiliz laikler karşı çıkarken, acaba bizim ülkemizde böyle bir şey olsa “Müslüman laikler” (!..) karşı çıkarlar mı?