Kürt milliyetçiliği ve terör
öNCE birkaç düzeltme: Evvela kendi yanlışımı düzeltiyorum; Kosova'nın nüfusu 1 milyon 800 bin civarındadır.
"Türkiye'deki 25 milyon Kürt" diye yazan okurlarımı da düzeltmeliyim. Bu sayı çok abartılı olduğu gibi, nihayet DTP'nin aldığı oy 2 milyonu bile bulmuyor, siyaseten önemli olan budur.
"Kürtler nüfus artışıyla Türkiye'de çoğunluk olacak" diye yazan eski TKP'li, yeni DTP'li okuyucum biraz 'diyalektik' öğrenmeli! İranlı Mehrdad İzady'nin bu iddiası zırvadır. Türkiye'de Kürt nüfus oranı kırk yılda yüzde 8'den yüzde 12'ye, Tarhan Erdem'e göre yüzde 15'e çıkmıştır. çoğunluğa geçmesi için kaç yüzyıl lazım?! Kaldı ki, şehirleşme ve eğitim, tabiat kanunu olarak, Kürtlerde de doğurganlığı azaltıyor. 1965'te 8 olan ortalama hane halkı sayısı, şimdi 5.5'e inmiştir.
Bir düzeltme daha: Birinci Meclis'te, Kürt, Kürdistan kelimeleri konuşulurdu ama kimseye "Kürdistan mebusu" denilmemiş, bütün mebuslar bugünkü gibi, il adlarıyla anılmıştır. Anadolu'da hiçbir zaman iç sınır olmamıştır.
Hayallerimizin bizi yanıltmasından sakınmalıyız.
'Revizyonizm' lazım!
Kürt meselesini görüşürken en önemli maddi gerçek, nüfusun iç içe geçmiş olmasıdır. İki Kürtten biri Batı illerinde yaşıyor. Tarhan Erdem'e göre, yerleşim süresi uzadıkça yeni ilini benimseme ve topluma entegrasyon artıyor. 3 milyon Türk ve Kürt evlilik yoluyla akrabadır. 1993 ile 2006 arasında "ayrı devlet" fikrini yanlış bulan Kürtlerin oranı yüzde 33'ten yüzde 67'ye çıkmıştır. (Milliyet, 22-25 Mart 2006)
Irak'ta, Kosova'da böyle mi?!
Bu çapta iç içe geçmek kimlik talebini kaldırmıyor ama çözüme ışık tutuyor:
l Ayrılmak, devleti bölüşmek, iç sınır çizmek imkânsızdır.
l Terör yoluyla bunu zorlamak, kitleleri tahrik ederek korkunç facialara yol açabilir.
Kürt milliyetçiliğinin bu iki konuda bir muhasebe yapması, eski ezberlerini 'revizyon'dan geçirmesi gerekmiyor mu?
Rahmetli Orhan Kotan İstanbul'da Türkçe ve Kürtçe olarak çıkardığı Realite dergisinde 14 yıl önce bu iç içe geçme gerçeğini yazmış, Türkiye'de 'Kürdistan' diye bir coğrafya kalmadığını belirtmişti.
çözümün engeli
Halbuki PKK ve DTP, birbirinden ayrı yaşayan, ayrı yerleri bulunan iki ayrı "etnik cemaat" varmış gibi konuşuyor, davranıyor. Benedict Anderson'un "hayali cemaat" dediği saplantı, terörü besleyen en önemli psikolojik kaynaktır.
Bu hayal, iç içe geçmiş Türkiye gerçeğine aykırı olduğu gibi, dünyanın gidişatına ve ekonomik gelişmenin icaplarına da aykırıdır.
Kimliklerin özgürce ifadesini çağdaş dünya demokratik bir hak sayıyor. Ama ayrılıkçılığı ve terörü reddediyor. AB büyükelçilerinin sürekli olarak DTP'lileri "PKK'dan uzak durun" diye uyarması bundandır.
DTP'liler bunu dikkate alacaklarına, AB sürecini sabote ediyorlar!
PKK da gittikçe artan ölçüde soyutlanıyor. Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları dünyadan destek buluyor. Askeri ve istihbari alanda ileri teknoloji de PKK'nın terör yapma imkânlarını gittikçe daraltmaktadır.
Aklın gereği, terörden vazgeçip silah bırakmasıdır.
O zaman Türkiye'de demokrasi elbette daha fazla gelişecek, 221. madde elbette ihtiyaca göre düzenlenecektir.
çağın anlayışı, yani demokrasi çerçevesinde çözüm üretilmesini engelleyen terör örgütüdür, örgütün ağa ve simsarlarıdır.
Dün Diyarbakır'da kan ve ölüm kustular yine...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.