Çok mu Acı Bu Sözler?
Batılı pozitivist ve materyalist aydınlar ve onların kuru taklitçisi bizdeki “aydın” lakaplı karanlık Batıcılar, “ülkelerin gelir düzeyi yükseldikçe kişilerin bir dine sahip olma eğiliminin düştüğünü” iddia ederler. Bu yüzden de Türkiye’de din ile mücadelenin en etkili yolunun gelir ve refah seviyesini yükseltmek, zenginleşmek olduğunu dillendirip dururlar.
Öyle mi?
Öyleyse, sizin dediğiniz gibi “din ile mücadele etmenin en etkin yolu zenginleşmek” ise, neden yıllarca akılsız ve mantıksız bir şekilde “irtica ile mücadele” yollarına girdiniz?
İslam ve Müslümanlar ile mücadele edeceğim diye hak ve hukuku ayaklar altına aldınız. Bütün dünyayı kendinize güldürdünüz. Ülkeyi âleme rezil ettiniz. Hatta bu yüzden darbe bile yaptınız. Ne demek, bütün darbelere “irtica ile mücadeleyi” bahane ettiniz. Bu yüzden sosyal barışı bozdunuz. Ekonomiyi alt üst ettiniz. Milli eğitimi çıkmaza soktunuz. İşi kılık ve kıyafete kadar düşürdünüz. Hangi bir saçmalığınızı, deliliğinizi, ayıbınızı, utancınızı sayalım şimdi?
Madem zenginleşince din de bitecekti, neden her şeyi bırakıp da bir an önce zenginleşmeye bakmadınız? Bu daha kolay değil miydi?
Hem bugün düne göre çok çok zenginiz. Gelirimiz arttı. Refah düzeyimiz yükseldi. Şehirler daha bayındır. Evlerin, apartmanların, okulların önü arabalarla dolup taşmış. Eskiden çalıştığım okulun önünde bir iki araba olurdu. Şimdi park edecek yer bulamıyorum. Daha dün kullandığımız idare, fener, lamba, lüks, gazocağı vs. kimse bilmez olmuş. Her yerde elektrik var, su var, yol var. Çoğu yer doğalgaza geçmiş vs. vs.
Eğer sizin iddianız doğru ise, neden hala din ve şeriat ile mücadele var? Neden bitmedi sizce irtica?
Neden ekonomisi bir hayli yükselerek dünyada önemli bir sıraya gelen bu ülkede laikliğin değiştirilmesi/kaldırılması teklif bile edilemez yasaklar arasında?
Neden hala bir İslam Partisi kurmak yasaktır?
Komünizmin, sosyalizmin, kapitalizmin, faşizmin, nasyonalizmin partileri var ve seçimlere katılıyorlar. Fakat hâlâ bir “İslam Partisine” izin yok. Bahanesi laikliktir. Oysa laikliği kendilerinden aldığımız Batılı ülkelerde “Hıristiyan Partileri” vardır. Buna ne demeli?
Bu mudur Batılılaşma adına yapılan çağdaşlık, modernizm, özgürlükler, insan hakları ve düşünce hürriyeti?
Din ile mücadele adı altında bu kadar haktan hukuktan sapmanın şimdi makul bir açıklaması var mı?
Allah aşkına siz kendi sözlerinize inanıyor musunuz?
Hepsi yalan, dolan, dek, dubara!
Ortada tek hakikat var; küfrün İslam düşmanlığı…
Batıcılar ne kadar parlak söylemlerde bulunurlarsa bulunsunlar, şu anda korkunç bir dayatma, baskı, cebir ve şiddet içinde kendi halklarına alçakça bir ihanetle zulüm etmektedirler.
Çıplak gerçek budur. Bunu her defasında şerefsiz yüzlerine tükürerek haykıracağız.
Kendilerine azıcık olsun bir saygı duyup değer veriyorlarsa, her şeyden önce bu “halkın iradesine saygı, egemenliğin millette oluşu, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, adalet, barış, eşitlik, özgürlük vs.” söylem sahtekârlıklarından vaz geçmelidirler.
Hiç aynaya bakmıyorlar mı acaba bu utanmaz, arlanmaz adamlar?
Çok mu acı bu sözler?
Öyleyse düşünün ve ibret alın; siz bunlardan bin beterini yıllardır bize söylediniz, artı bir de uyguladınız. Biz henüz bir kısmını söylüyoruz. Daha uygulamasını hiç görmediniz.
Tavsiyemiz şudur; eğer hiç de görmek istemiyorsanız, dürüst olun, adil olun, hukuku çiğnemeyin, gücünüz yetiyor diye zulmetmeyin.
Bırakın herkes de insanca yaşasın, haklarını özgürce kullansın!