Lanet Irkçılık Kana Doymuyor
“Irkçılık” bize diyor ki, “atalardan evlatlara genler ve kalıtım yoluyla geçen ruhî karakter ve fiziki özellikler sebebiyle ahlak ve şahsiyet, akıl ve zeka, bilgi ve beceri edinmede kabiliyet ve başarı gibi temel insani özellikler, belli ırklarda doğuştan vardır. Dolayısıyla bu ırklar başkalarına üstündür”.
Irkçıların inandığı saçmalık işte budur maalesef.
Haliyle bunun tabii sonucu, üstün olan ırkın, öyle olmayan ırkları yönetmesi gereğidir.
Irkçılar genellikle dinden ve maneviyattan uzak olunca yönetimlerinin insanî ve ahlakî olması mümkün değildir. Zaten adalet duygularını da yok eden ırkçılık, ehliyet ve kabiliyeti hiçe sayarak yönetilmeye mahkum sayılan ırkların üstün olan yönetici ırkların emrinde ve hizmetinde hakaret ve aşağılama içinde çalıştırılmasına göz yumacaktır.
İnsanlık neresinde bunun?
Bu düşünceden ve tarih boyunca uygulamalardan anlaşılan da odur ki ırkçılık, öteden beri üstün sayılan ırkların diğer ırklar üzerinde çok kaba bir egemenlik kurma ve aşağılayıcı bir sömürme girişimlerinde etkin bir meşrulaştırıcı gerekçe olarak kullanılmıştır. Bu ise genelde dünya barışına vurulan en büyük darbedir. Özelde de yine ırkçılık, toplumda birlik ve beraberlik, sevgi ve kardeşlik, hukukun üstünlüğü gölgesinde adalet ve eşitlik, barış ve huzur, ahlaklı ve erdemli olma gibi gereklilik ve güzelliklerin en büyük düşmanıdır. Onun olduğu her yerde sürekli emeğin istismarı, alın terinin sömürülmesi, kan ve göz yaşının dökülmesi vardır.
Dünyada son birkaç yüzyıl bu ırkçılık belası ve fitnesiyle geçti maalesef. Dünya savaşları yaşandı bu yüzden. Osmanlı Devleti yıkıldı, paramparça olarak dağıldı, birçok devletlere bölündü bu sebepten. Canımız gitti, malımız gitti, emeğimiz ve enerjimiz gitti bu lanetli akım uğrunda. Toplumda derin yaralar açıldı, insanımız dininden, imanından, birlik ve beraberlik duygu ve düşüncelerinden, sevgiden, saygıdan, sıcak komşuluk ve yurttaşlık ilişkilerinden oldu.
Ama sonunda insanlar anladı bu melunu ve terk etti.
Herkesin zararını görüp de terk ettiği bu lanet fikre, şimdi PKK eliyle Kürtler mi sahip çıkacak? Şu bizim dindar Kürtler?
Hadi canım sende! Bu iftira Kürtlere hakaret olur.
PKK bir paralı taşeron terör örgütüdür. Artık bunun gizlisi saklısı kalmadı.
Bugün bu bela olmasaydı biz bambaşka bir devlet ve millet olacaktık. Daha mutlu, daha zengin, daha güçlü, daha hatırlı olacaktık. Hazinemizden oluk oluk akan paralar bu ırkçılık fitnesinden çıkan ateşi söndürmeye harcanmasaydı, belki ayda bin lira maaş alan her bir işçi ve memurumuz, ihtimal ki onbin lira aylık alacaktı. Giden canların hesaba sığmayan manevi değeri ise ayrıdır elbette. Hepsinin de katili lanetli ırkçılıktır.
Nedir bu “ırkçılık” bela ve fitnesi? Başımıza nerden geldi musibet? Nasıl kurtuluruz bu illetten?
Aslında her şey malum. Sorun Batıcılıktır. Çare de hep var olan şu bildik çaredir. Şu çareler çaresi zenginliğimiz, şu en büyük nimetimiz olan dinimizdir. Aziz İslamdır. Onun parlak kanunlarına, maslahat ve menfaat dolu şeriatına dönüştür.
Kimse boşuna çabalamasın, sorun Kürt Türk sorunu değil, İslam küfür sorunudur. Çaresi de bellidir.
Niye hala kem küm ediyoruz?