Cemal Nar

Cemal Nar

Söz Yumuşak Olmalı 1

Söz Yumuşak Olmalı 1

Artık öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, âdâbı ve ahkamıyla şeriat ortadan kalkmıştır.

İnsanlar İslam’ın ilkelerine göre bir hayat yaşamıyor, ölçülerine göre hareket etmiyorlar.

Kendi eğitimsiz akıllarını beğenmiş, arzu ve şehvetten kudurmuş nefislerine uymuşlardır.

Helal ve haram sınırlarını umursamıyor, hadlerini aştıklarına kafalarına hiç takmıyorlar.

Hayat onlara kibir ve kendilerini beğenmişliklerinden ötürü zaman zaman çok acı dersler verse de bir türlü tevazuyu öğrenememişler, engin gönüllü olamamışlar, mahviyeti hiç bilememişlerdir.

Tez canlı olduklarından, hatır gönül tanımadıklarından, olaylar karşısında öfkelerini yenememişlerdir, dolayısıyla başlarına açtıkları işlerden veya içine düştükleri musibetlerden sabırla kurtulmasını bilemiyorlar. İnsanî ilişkilerin mihverine menfaat oturmuş. O yoksa tahammül de yok. Fakat hırsın da körüklediği menfaat çatışmaları “hayat kavgası” adı altında olağanlaşmış, ayıplanmaz olmuştur. Bütün bu sebepler yüzünden insanlar arasında kırgınlık, kızgınlık, küsme ve kavgalar eksik olmuyor.

Böyle bir zamanda insanlar arasında yaşamak bir zahmettir. En bahtiyar insanlar, ekmeğini yalnız başına kazanabilen ve kendi ailesiyle yalnız yaşayabilmeyi becerebilen kanaatkar insanlardır.

Bir hadiste “ahir zamanda en bahtiyar insanların, dağlarda, vadilerde koyun güdenler” olduğuna işaret ne kadar gerçekçidir, değil mi?

Şeyh Sadî de:

 

            Be derya der menafi bîşumarest

            Eger hâhî selamet, der kenarest.

 

Demişti. Yani, “derya içinde inci mercan nice menfaatler var, ama sen selamet istiyorsan, o kenarda, sahildedir.”

Fakat neylersin ki böyle bir zamanda bile din anlatılacak, ahlak öğretilecek, helal haram belletilecek, insanlar İslam’a davet edilecektir. Bu da ilahî bir vazifedir. Özellikle de alimlere düşen bir vazifedir. Bundan kaçış varsa da yoktur.

Bu ne demek?

İzahı kısmen gelecektir.

Bu vazifeyi yüklenenler iki vaziyeti önceden peşinen kabulleneceklerdir:

Önce kendilerine kötü gelen, can sıkan, acı veren kimi durumlarla karşılaşma ihtimalini bilmek. Üzülmeyecek, kırılmayacak, küsmeyecek ve vazifeyi terk etmeyecek bir ruhî donanımla kendini en kötüyü en iyi ile karşılayıp savmaya hazırlamak.

Sonra da her kime bunları yapacaksa, öğretmek için konuşacak, irşat için nasihat edecekse, bunu ancak tatlı dille, yumuşak sözlerle, nazik ve kibarca yapacak. Ortam gerilirse, kırmadan, incitmeden, daha beter etmeden işi kıvamında sonlandıracak.

Gerisini sonra yazalım mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi