Çok çirkin!..
Günlerdir diyorum ki;
“Birileri özel olarak görevlendirilmiş olsa, Meclis’i gözden düşürmek isteyenlere ancak bu kadar hizmet edebilirdi!..
Milyonlarca vatandaşın gözleri önünde, ‘Milletvekili uyuşturucu işi yapıyor mu yapmıyor mu?’ meselesi tartışılır mı?..”
•
Binbir türlü dertle boğuşmak mecburiyetinde olan ve bundan dolayı da ha bire koşturan vatandaş “ayrıntılara” dikkat etmez…
Onca belgeyi aklında tutmaya çalışmaz…
Kafasında, “sloganlar” kalır…
Ve “iddia”lar…
Bu iddialardan da sadece “muhatapları” etkilenmez!..
Meclis etkilenir!..
Meclis’in itibarı etkilenir!
-
Ne yaparsın ki;
Son derece “çirkin iddialar” canlı yayında tartışıldı…
Bize de…
Tartışmanın “nasıl” geçtiğine ve “neticelendiğine” ilişkin değerlendirmelerde bulunmak kaldı…
-
Ben, “hayali ihracat” tartışmalarına o kadar takılmıyorum…
Elbette “iğrenç” bir fiildir…
Lâkin;
“Uyuşturucu kaçakçılığı” ile kıyaslandığında hiçtir!..
Uyuşturucu taciri, çocuklarını bu kirli faaliyete kurban veren ana-babaların ellerine teslim edilmeli!..
Tüyleri teker teker yolunmalı, tırnakları sökülmeli, kolları bacakları ayrılmalı!..
-
Kemal Kılıçdaroğlu, tarife öfke yetiştiremediğim bu “iğrenç eylemi”, iktidar partisinde Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda bulunan Fırat’a yakıştırıyor!..
Korkunç bir iddia!..
İki taraftan birini, nesiller boyunca rahatsız edecek bir durum var ortada!..
Ve biz bunu…
Sakin sakin, canlı yayında izliyoruz!..
Ve aman ne güzel;
“Korkulan olmadı, birbirlerine girmediler, gayet medeni iki insan gibi tartıştılar” diyoruz!..
Böyle pis bir meselenin “medeni tartışması” mı olur?..
-
Neyse…
Tartışmanın seyrine ve neticesine gelecektik değil mi?..
Çok açık;
Aralarında, CHP’ye yakınlığı bilinen Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın da bulunduğu pek çok meslektaşım, “uyuşturucu kaçakçılığına” ilişkin iddianın ispatlanamadığını söylediler…
Aynı görüşteyim.
Fırat, (seçime girmeye hazırlandığı için) 1999 yılında (suçlanan) şirketin yönetiminden ayrıldığını belirtiyor.
“Velev ki” ayrılmamış olsa…
O konuda da rahat olduğu görülüyor…
Menas’ın bu tür işlerle uzaktan yakından alakalı olmadığını belirten Fırat’ın şu sözleri dikkat çekici:
“150 araçla nakliye yapan bir firma. Bunlardan birinde uyuşturucu yakalanmış. Ve şoför bundan dolayı tutuklanmış. Bir gazete, diyelim ki Finlandiya’dan kağıt getirtiyor. Bu kağıtları taşıyan kamyonlardan birinde uyuşturucu yakalansa, gazetenin sahibini mi suçlayacaksınız!.. Ya da, Ankara’dan İstanbul’a ev taşıyorsunuz diyelim. Eşyayı taşıyan kamyonda uyuşturucu bulunsa bu durumla sizin alakanız ne?..”
İddia sahibi Kılıçdaroğlu bunlara karşılık olarak, Aydın Doğan’ın Vatan gazetesini delil (!) gösterdi!..
Bu gazetenin manşetlerini hatırlattığında, Fırat’ın cevabı hazırdı:
“O gazetenin manşetini okuyan, devam sayfasını da okumalı! Devam sayfasında, benim şirket yönetiminden 1999 yılında ayrıldığım, şirketin de bu uyuşturucu işiyle alakalı olmadığı yazılıyor. Aşağı yukarı bütün ifadeler bizi destekliyor. Orasını niye görmezden geliyorsunuz!..”
Yazıyı uzatmak istemiyorum…
Böyle meselelerin “canlı yayında” tartışılmış olması, canımı yeterince sıktı zaten…
Tartışmayı izleyen çocukların,
ana-babalarına “Bu amca uyuşturucu kaçakçılığı yapmış mı yapmamış mı” diye sorduklarını duyar gibi oldum!..
Yapmamış…
Ben buna inandım…
Lâkin, böyle bir meselenin çoluk çocuğun önünde tartışılmasından da ziyadesiyle rahatsız oldum!..
-
Son cümleler:
İddia sahibi iddiasını ispatlamakla yükümlü!
Rakibi hakkında “uyuşturucu kaçakçılığı” suçlamasını yöneltebilecek kadar kendinden emin olan bir politikacı, bu iddiasının arkasında sonuna kadar durmalı!..
Bu iddia ispatlanamaz da…
“İftira” olarak kalırsa!..
Bedeli asla ödenemez!..