İmam Hatipler Yıkılmadı Ayaktalar
Bu sistem, kurulduğu günden beri laikliği benimsemekle aslında dine en azından lakayt kalması gerekirken maalesef dine, yani İslam’a düşman olmuştur.
Bu düşmanlık dini eğitimin en olumsuz dönemlerinin yaşanmasına sebep olurken, okul binası, okunan dersler ve programı, yöneten ve ders veren öğretmenleri ile tamamen devlet kontrolünde olan İmam Hatip Liselerini bile zaman zaman bitirme noktasına getiren budama hareketlerine sahne olmuştur.
Geçmişte orta kısmını kapatmakla onu gövdesinden ikiye biçmek isteyenler, 28 Şubatla da başını kopartmaya kalkışmışlardır. Ama İmam Hatip Liseleri dokuz canlıdır ve bu tür eziyet ve işkencelere, hak batıl mücadelesinden kalma bir bağışıklıkla dayanıklıdır.
Bütün bu olanlar gösteriyor ki haklar ve özgürlüklere en fazla muhtaç alanlar, dinî eğitim, öğretim ve yaşam alanlarıdır. Ülkemizin kalkınma ve uygarlık düzeyi de hiç kuşkusuz bu alanlardaki özgürlük mücadelesinin başarısıyla doğru orantılıdır.
Hatta bu dünya çapında geçerlidir.
Neden mi?
Çağ İslam’ı çağırıyor. İnsanlık farkında olmadan onu arıyor. Üstelik tarihin ve sosyolojinin dili İslam’ın zafer günlerinin yeniden yaklaştığını müjdeliyor.
Gelin dostlar yeni bir doğuşun fecrinde uyanık olalım.
Her an huzurda olduğumuzun bilincinde olalım şafak sökerken. Hazır olalım, hazırlıklı olalım. Dosta düşmana gösterelim, yıkılmadık, dim dik ayaktayız.
İmam - Hatip okullarının açılmasını sağlayan kamuoyunun başlangıçtan itibaren bu okullardan asıl beklentisi, din hizmetlerini yürütecek ve toplumun dinî konularda bilgilenme ihtiyacını karşılayacak ehliyetli elemanların yetiştirilmesiydi. Daha sonra buna üniversitelere öğrenci hazırlamak görevi de dahil edildi.
İmam-Hatip okulları bu beklentiyi karşılamada büyük ölçüde başarılı olmuştur. 1933-1949 yılları arasında hiçbir kurumda din öğretimi yapılmadığı için İmam-Hatip okullarının ilk mezunlarını verdiği 1958 yılına kadar ülkede din hizmetleri, ya eski medrese mezunlarının veya menşei belli olmayan önemli bir kısmı ehliyetsiz, dünyadaki gelişmelerden habersiz ehliyetsiz hocaların elinde kurslarda yürütülüyordu. Nitekim 1958 yılında Türkiye Eğitim Millî Komisyonu’nun bir raporuna göre medreselerden yetişmiş kişiler de artık kalmadığından mevcut boşluğu gelişigüzel yetişmiş bir zümrenin doldurduğu belirtilirken otuz beş yıl sonra Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin % 68,42’sini İmam-Hatip Lisesi mezunu, % 8,39’unu İmam-Hatip Lisesi menşeli yüksekokul mezunu oluşturuyordu.
İmam-Hatip Lisesi menşeli olmayanların önemli bir kısmı doğrudan din hizmeti niteliği taşımayan kadrolarda çalışıyordu; geriye kalanlar da büyük ölçüde ilkokul mezunu eski hocalardı. 1999 verilerine göre Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında görev yapanların yaklaşık % 92’sini İmam-Hatip Lisesi veya fakülte ve yüksekokul mezunları oluşturmaktadır. İmam-Hatip kadrolarında ise bu oran % 95,65'e yükselmiştir. Yalnız bu sonuç bile İmam-Hatip liselerinin kuruluş amacına uygun işlev gördüğünü ortaya koymaktadır.
Türkiye’de genel olarak yaygın öğretimde başarı seviyesinin düşük olduğu bilinmektedir. Buna rağmen halkın dinî ve din dışı konulardaki bilgi ve kültürünün yükseltilmesinde İmam-Hatip liselerinin büyük katkısının olduğu muhakkaktır.
Her şeyden önce İmam-Hatip liseleri, halka örgün ve yaygın din eğitimi ve öğretimi veren başlıca kurumlar olup Türk toplumuna dinin doğru öğretilmesi büyük ölçüde İmam-Hatip liseleri sayesinde mümkün olmuştur. Bu okulların gelişmesiyle çeşitli gruplarca yürütülmeye çalışılan dinî görünümlü bazı oluşumlar tutunamamış, yine bu okulların öğretime başladığı 1950’li yıllardan itibaren toplumda bid'at ve hurafe türü inanç ve uygulamalarda düşüş gözlenmiştir
Öte yandan ülkenin birçok yerinde çocuklarının okullarda öğrenim görmesini istemeyen, özellikle kız çocuklarını okutmamakta direnen halk kesimlerinin bu zihniyetten kurtarılmasında en büyük pay İmam-Hatip Lisesi’nden yetişmiş gençlere aittir. Büyük çoğunluğu köy çocuğu olan bu yeni nesil, daha okul sıralarında iken düzenlenen halka açık dinî ve kültürel programlarla çeşitli yarışmalardaki başarılarıyla toplumun güvenini, ilgi ve desteğini kazanmış, halkla bütünleşerek onlara İslâm dininin ilme ve okumaya verdiği önemi anlatmayı başarmıştır.
Ayrıca yurt dışındaki vatandaşların dinî ve ahlâkî değerlerini, millî kimliklerini korumalarında, bu ülkelerde din görevlisi olarak hizmet veren İmam-Hatip Lisesi menşeli elemanların katkıları olmuştur. Aynı zamanda Türk toplumunun çağdaşlaşma süreci adı altında Batılılaşma ve yabancılaşma sürecini yaşarken dinî ve millî kimliğini koruması, yozlaşmaya uğramaması hususunda da önemli görevler üstlenmiş, bunun yanında İslâm dininin birlik, beraberlik, kardeşlik gibi ilkelerini halka taşıyarak millî birliğin geliştirilmesi ve güçlendirilmesinde hizmet etmiştir.
Kendini bu okullara alternatif gören ama “laiklikle bir sorunumuz yoktur” diyerek, öğrencilere daha bir namazı bile anlatmaya cesaret edemeyenler, yakın zamanda yaşadıkları pespaye hallerinden dolayı acaba azıcık da olsa utanmışlar mıdır?
Velhasıl İmam Hatipler bu milletin şah damarıdır. Onu ecnebi eliyle kesmeye çalışanlar, bilmem ki yaptıkları ihanetin farkında mıdırlar?