Bu yol başka yol!
BU da mı ne demek? Şu demek; Bir takım şampiyonluğa koşuyorsa ve de bitime az bir süre kalmışsa, önemli olan iyi oynamış olmaya rağmen takılmak değil öyle veya böyle kayıpsız ilerlemektir. Bu nedenle süper ligimizde Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin bundan sonra geri kalan maçları bu anlayışla oynayacaklarını bilerek yazıp çizmek, değerlendirmek gerekir. Tabii ki teknik hatalar ve hakem kararları bu değerlendirmenin dışında tutulur ve öyle görüş bildirilir.
Şimdi gelelim zor geçeceğini zaten bilinen Beşiktaş-Antalyaspor maçına... Şenol Güneş’in bu maçta dikkat çeken bir uygulaması oldu. Yeni stoperlerden biri kenarda otururken Necip Marcelo’nun görev ortağı idi. Acaba neden derken, şifreyi ben çabuk çözdüm. Rakipte Eto’o gibi çabuk, akıllı ve hücum oyununu çok iyi organize eden bir yıldız vardı. Bu nedenle Necip’in çabukluğu, oyunu erken yakalayışı ve hamlede yedeğe çekilen diğer yabancıdan daha zengin olduğu işe yarardı. Bu arada kaleci Tolga’nın ısınırken sakatlığının nüksetmesi üzerine de yazalım. Bu olmaz işte... Tolga gibi deneyimli bir kaleci nasıl olur da tam iyileşmediğinin farkına varmaz. Beşiktaş’ın doktorları ne iş yaparlar? Belli ki Tolga kaleyi kaptırmak istemiyor. Tamam, da takım ne olacak peki? Ancak Boyko iyi oynayarak böylesine bir eski tip oyuncu anlayışının verebileceği zararı önledi. Devamla... Atiba yine can simidi olarak her yere yetişti. Quaresma az kalsın Beşiktaş’ı on kişi bırakacaktı. Hiç gereği yokken düdük sonrası topa vurup sarı kart gördü. Sonra da sinir kat sayısı arttığından her an ikinci sarıdan atılma çizgisine dayandı. Şenol hoca da bunu fark edip ikinci yarıya bu oyuncusunu soyunma odasında bırakarak çıktı. Hoş Quaresma haftaya cezalı duruma düştü ama en azından Antalya maçı kazasız belasız geçildi. Bu arada bu sözü de edemeden geçemeyeceğim. Şenol hocam; Bu Cenk’in oyuna çok geç girip çok kötü gününde olan Gomez bu kadar içeride kalır mıydı? Yoksa buralarda da bir Van Persie, bir Podolski büyüsü mü var?
Antalyaspor, maçın genelinde Beşiktaş’ın ev sahipliğinden hiç rahatsız olmadı. Her şeyi yapmaya çalıştı. Zaman zaman iyi kapandı, zaman zaman da hücuma iyi çıktı. Ne var ki son toplarda, son paslar ya hedef şaşırdı, ya da rakip tarafından iyi önlendi. Eto’o bu maçı bölüm bölüm oynadı. Devamlılığı olmadığı için de rakip savunma dinlenme zamanları kazandı.
Maçın tek golü gerçekten de tam anlamıyla bir batı standardı taşıyordu. Oğuzhan-Sosa-Oğuzhan tezgahı tam bir teknik harikası idi. Bu arada Beşiktaş’ın en iyi kim diye soracaksanız. Sosa gerçekten de tam bir çağdaş orta alan düzenleyici olarak ortaya çıktı. Her iki kanada da gelip giderek, topu genelde öne doğru taşıyarak iyi bir figür çizdi.
Gelelim Hüseyin Göçek kardeşimize... Necip’in maçın başında yaptığı hamle veya hareket diyelim, tam bir penaltı idi. Daha sonra da 53. dakikada Diego’nun koluyla yaptığı topa hamle de penaltı idi. Ve Göçek bunları açıkça gördü de... Çünkü kollarıyla hareket çekip devam edin dedi.
Maç sonu mu? Harika idi. Bütün futbolcular sarmaş dolaş, forma alış verişinde idiler. Olması gerekende bu idi. Çünkü bir maç oynanmıştı. Biri kazanmış diğeri kaybetmişti. Ama kazanan spor ve dostluk olmalıydı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.