Korkunç ve Dehşetli Bid’atler, Sapıklıklar
Bendenizin hiçbir cemaate veya cemaat başkanına şahsî bir kırgınlığım veya husumetim yoktur. Hiçbir Müslüman şahsın veya cemaatin ismini vererek polemik yapmam.
Sosyolojik bir Müslüman değilim, gerçek ve inanmış bir Müslümanım. Mezhebim ve meşrebim Ehl-i Sünnettir.
Bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak bazı gelişmeler beni çok üzüyor ve kaygılandırıyor.
1400 küsur senelik İslâm tarihinde görülmemiş korkunç bid’atler ve yenilikler karşısındayız. Bunların eksik bir listesini veriyorum:
1. Kur’ân’a, Sünnete, icmâ-i ümmete göre, Allah katında tek gerçek, geçerli, makbul din İslâmdır kesin inancına karşı bir cereyan başlamıştır. Bu bid’ati çıkartanlar “Hayır, hak din sadece İslâm değildir. Üç hak İbrahimî din vardır. Onların bağlıları da ehl-i necattır, ehl-i Cennettir. Kur’ân, Yahudileri ve Hıristiyanları İslâm’a davet etmiyor...” diyorlar. Böyle bir iddia küfürdür. Çünkü Kitab’ın sarahatine aykırıdır. Bu bid’at, bir Müslüman olarak beni çok rahatsız ediyor. Müslüman kardeşlerimi böyle tuzaklara düşmemeleri için uyarıyorum.
2. Bir insan, Hazret-i Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Peygamberliğini, insanları İslâm dinine yani Tevhid’e davetini, Kur’ân’ı öğrense; sonra bu daveti reddetse, Peygamberi yalanlasa, Kur’ân’ın ilahî kelam olduğunu inkar etse, İslâm hak din değildir dese o kişi açık bir sapıklık içindedir ve bu inkar, tekzib ve küfründen dolaylı temelli olarak cehennemde kalacaktır. Bazı bid’atçiler bunu kabul etmiyor, onlar da hak üzeredir, onlar da Cennet’e girecektir, ebedî saadete erecektir diyorlar. Benim bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak böyle apaçık bir küfre karşı susmam mümkün müdür?
3. Yine bir kısım bid’atçi Müslümanlar, iman kardeşlerini bırakıyor ve İslâm düşmanı azılı ve harbî kâfirlerle dost oluyor, onları velî ediniyor. Bu da dehşetli bir sapış değil midir? Böyle bir şey Kur’ân’a ve Sünnete aykırı değil midir?
4. Birtakım bid’atçiler Ehl-i Kitab ile âmentü konusunda ittifak içinde olduğumuzu iddia ediyorlar. Bir Müslüman böyle bir iddiada bulunabilir mi? Tevhid ile Teslis bir olur mu? Ehl-i Kitab Kur’ân’ı inkar ediyor, o halde kitaplara iman konusunda onlarla aramızda nasıl ittifak oluyor? Ehl-i Kitab ile Müslümanlar arasında Peygamberlere (aleyhimüsselam) iman konusunda ittifak varmış... Onlar âhir zaman Peygamberi, Hatemü’l-Enbiya aleyhissalatü vesselam Efendimizi inkar edecekler ve sonra aramızda Peygamberlere iman konusunda ittifak olacak. Böyle iddia edenler akıllarını, mantıklarını, vicdanlarını yitirmişler midir? Bu kadar açık ve korkunç bir çelişki olur mu?
5. Bir değil birçok cemaat, başlarındaki zatın masum, yani günahsız ve hatasız olduğunu iddia ediyor. Bu da bid’attir, yanlıştır. Peygamberlerden başkası masum değildir. Belki “korunmuş” kimseler vardır ama, masum hocalar, şeyhler yoktur.
6. Yüce dinimizin ve şeriatımızın zekat hakkında çok açık, çok kesin, çok anlaşılır hükümleri vardır. Birtakım cemaatler bu hükümleri de çiğneyerek zekat toplamaktadır. Müslümanların bu konuda da uyarılması gereklidir.
7. Dinimizin temel kurallarından biri de “mevrid-i nasta içtihada mesağ olmadığıdır”. Yani Kur’ân’da, Sünnette, fıkıhta, Şeriatta muhkem, kesin, açık bir hüküm varsa, ona aykırı ve zıt başka bir hüküm çıkartılamaz, bu konuda ictihad yapılamaz demektir. Maalesef bazı cemaatler ve onların başındaki zatlar, mevrid-i nasta ictihad yapmaya yelteniyorlar. Böylece hem kendileri sapıtmış, hem de reislerinin masum olduğuna inandırılmış bağlıları saptırmış oluyorlar. Bu ise çok büyük ve vahim bir fitnedir.
Dine, itikada, fıkha ait bid’atleri tenkit etmek her Müslümanın hakkıdır. Bunlar tenkit edilmezse bütün Ümmet sorumlu olur.
Bu gibi bid’atlerin bazısı inananı ve yapanı küfre götürür. Onların mutlaka uyarılması gerekmektedir.
Adamlar kendi cemaatlerini İslâm ile özdeşleştiriyor. Bu da bid’attir.
Adamlar bütünü parçanın içine sığdırmaya çalışıyor.
Adamlar dini kumaş, kendilerini makas sanıyor. Hırs ve hevalarına göre kesip biçiyor.
Adamlar, bütün Ümmeti ilgilendiren konularda Müslüman temsilcileriyle istişare etmiyor.
Adamlar İslâm’a aykırı bir sürü iş ve teşebbüs yapıyor, kimseye sormuyor.
Bunları isim vermeden anonim bir şekilde tenkit etmek boynumuzun borcudur.
Ribayı Helal Sayanlar Cehennemliktir
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir heyete hazırlattığı, defalarca gözden geçirtip kontrol ettirdikten sonra yayınladığı “Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe Anlamı” adlı üç ciltlik bir meal vardır (Ankara, 1961). Bu mealde Bakara suresinin 275’inci ve onu takib eden ayetleri şu şekilde tercüme edilmiştir:
“275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların, ‘Zaten alışveriş faiz demektir’ demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de, faizcilikten geri durursa, geçmiş olanlar kendisine kalır, onun işi Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır. 276. Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah faizi helal sayan hiçbir günahkarı sevmez. 277. İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp zekat verenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. 278. Ey inananlar! Allah’tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalmış hesaptan vaz geçin. 279. Böyle yapmazsanız, bunun Allah’a ve Peygamberine açılmış bir savaş olduğunu bilin “ (c. 1, s. 61-62)
Okuduğunuz bu ayet mealleri, yukarıda beyan ettiğim gibi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmıştır. Açık bir Türkçeyledir ve manası kolayca anlaşılmaktadır.
Muhterem din kardeşlerimi ribadan, ribaya benzer muamelelerden sakındırmak maksadıyla bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.
Üzülüyorlarmış... Biz de onların bid’atleri, saçmalıkları, Ehl-i Sünnete aykırı faaliyetleri yüzünden üzülüp duruyoruz. Men dakka dukka...
Evet okudunuz. Allah ticareti, alışverişi helal kılmıştır... Ribayı haram kılmıştır... Riba yiyenler mahşerde şeytanın çarptığı kimse gibi kalkacaklardır... Ribaya dönen cehennemliktir, orada temelli kalacaktır... Allah ribayı eksiltir, sadakaları ise bereketlendirir... Allah faizi helal sayan günahkarları sevmez... Faizden arta kalan hesaptan vazgeçmezseniz, bunun Allah’a ve Resulüne karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin...
Riba, domuz eti gibi bir haramdır. Biz Müslümanlar nasıl domuz eti yemiyorsak, riba da yememeliyiz. Ribayı helal göstermek küfürdür. Riba parası bir kâr, bir gelir, bir fazlalık gibi görünse de aslında en büyük zarardır, cehennem ateşidir. Ribayı helal sayanlar cehennemde temelli kalacak ve azap çekeceklerdir.
Sakın, Müslüman görünen birtakım şeytanlara kanıp da ribayı helal saymaya kalkmayınız.
Ticaret (dinî kurallarına uymak şartıyla) helaldir, sanayi işleri helaldir, ziraat ve hayvancılık helaldir, birtakım hizmetler yapıp ücret almak helaldir, ortaklık helaldir... Ancak şu temel şartla: Kur’ân’a, Sünnete, Şeriat hükümlerine uygun olmak şartıyla.
Geçimimizi bunlardan kazanalım. Daha fazla para diye kudurup ribaya bulaşmayalım. Kendimizi ebedî (sonsuza kadar) bir felakete, azaba duçar etmiş oluruz.
Bu uyarıyı yapmak bana düşmezdi ama yapılmadığı için bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.