'Uyuşturucu baronu'

'Uyuşturucu baronu'

Kılıçdaroğlu'nun Fırat'a yönelttiği en sansasyonel suçlama buydu. Fırat'ın bir uyuşturucu taciri olduğu kesindi, ama bu kadarla da kalmıyordu.

O bir "baron"du. Bir adam için "uyuşturucu baronu" dendiğinde aklınıza ne gelir? "Kurtlar Vadisi" jargonundan alınma bu sıfatı, bu jargona vakıf olanlar "uyuşturucu sektörünü yöneten en tepedeki adam" olarak tanımlayacaktır. Fırat işte buydu. Karanlık işlerini kolayca yürütmek için AK Parti'de yani iktidar partisinde siyaset yapıyordu. Dengir Mir Mehmet Fırat bir "uyuşturucu baronu" ise, AK Parti'de karanlık dünyayı içinde saklayan ve bu dünya ile organik bağlar içinde iş gören bir parti, hatta bir suç örgütüydü.

Fırat'a yöneltilen "hayalî ihracatçı" suçlaması, İsmet Berkan'ın köşesinde yazdığı üzere biraz su götürür bir iddia. Bu iddianın kanıtlanması için yargının bir karar vermesi lâzım. İdare hakkında açılan dava sonucunda verilen idarî yargı kararı değil, adli yargının bu suçu soruşturarak verdiği bir karar ile iddialar kanıtlanabilir.

Ama birçok kanalda canlı verilen düelloda konuşulanlar bir tarafta duruyor, "uyuşturucu baronu" iddiası öbür tarafta duruyor. Bu suçlamayı tartışmada ve sonrasında yapılan değerlendirmelerde bir yere yerleştirebilen birine rastladınız mı? Veya soruyu şu şekilde soralım: Kılıçdaroğlu'nun rakibini herkesin ortasında aşağılamak, hakaret etmek ve daha ötesi "elfaz-ı müstehcene" kullanmadan küfür etmek için kullandığı "uyuşturucu baronu" suçlamasının hesabı neden görülmedi?

Tartışmanın yapılacağı günkü yazımda, genel kanaatin aksine bu karşılaşmanın siyasete nezahat getireceğini söylemiştim. Demokrasinin açıklık rejimi olduğunu, herkesin eteğindeki taşı yine herkesin önünde dökmesinin siyasete düzey kazandıracağını öne sürmüştüm. Tartışmadan sonra, konuşulanların değil, konuşulanlar hakkında varılan yargıların önemli olduğunu düşünüyorum. Prensip şudur: Yargılayan, yargılanır. Medya bu düelloyu yargılıyor. Kalem sahipleri konuşulanları süzgeçten geçiriyor. Ama yargılanmayan ve mahkûm edilmeyen, inadına es geçilen şu "uyuşturucu baronu" ithamı hâlâ havada duruyor. Havada kalan bu ithamın, yargılayanların yargılanmasına yol açacak kadar ciddî olduğunu fark etmemiz lâzım. Medya bu tartışma vesilesiyle, kendi prensipleri, değer yargıları, objektif hüküm verme yeteneği ve güvenilirliği konusunda yargılanıyor. Bunu sağlayan da şeffaflık. Tartışma herkesin önünde cereyan ediyor ve herkes bir hükme ulaşıyor; medya da bir hükme ulaşıyor ve kamuoyu kendi yargısı ile medyanın yargısı arasında bir karşılaştırma yapıyor.

Dün Milliyet'in başyazısında, Kılıçdaroğlu-Fırat tartışması üzerinden basına çıkartılan paye, toplumun vicdanı ile gazetecilerin vicdanı arasındaki büyük mesafeyi ıskalıyor: "Sürekli olumsuzlandığı bir dönemde, aslında basının, medyanın ne kadar vazgeçilmez olduğu da görülmüş olmalıdır." Hayır, görülen bir şey yok. Ben tam tersine bu tartışmadan Kılıçdaroğlu'nun ve Fırat'ın alnının akıyla çıktığı, ama medyanın sınıfta kaldığı sonucunu çıkartıyorum.

Ölçü "uyuşturucu baronu" ithamı. Kılıçdaroğlu iddiaların sahibi. Bu itham için özür dilemesi onu yüceltir; siyasete gerçekten örnek bir davranış ölçüsü kazandırmış olurdu. Ama medyanın bunu atlaması, bu ithamı yargılamaması ve mahkûm etmemesi affedilir bir şey değil.

Siyasetçi, bütün meslek grupları içinde en saygıdeğer kişidir. Sürekli projektörlerin altında, attığı her adım izlenen ve yargılanan biri olarak yaşamak ve bu baskıya rağmen siyaset yapmak son derece saygıya layık bir durum. Kimin, hangi meslek grubunun durup dururken "uyuşturucu baronu" suçlamasına muhatap olması mümkün?

Peki siyasetçinin onurunu kim koruyacak? Beni temsil eden, temsili demokrasiyi işleten siyasetçiden bahsediyorum. Tartışmadan geriye kalan yegane şeyin, Fırat'ın zedelenen onuru olduğu açık değil mi? Fırat'ın onurunu zedeleyen kim? Kılıçdaroğlu mu, yoksa medya mı?

Ben bu tartışmanın sonucunda medyanın ağır bir yük altında ezildiği kanaatindeyim. Yargılanan iki politikacı değil, medya oldu. Medya, bildiğimiz tanıdığımız medya olarak, "insan onuruna değer vermek" konusunda sınıfta kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi