Spor ahlakı kazandı
GALATASARAY-Beşiktaş derbisi öncesi bazı kendini bilmezler, pardon kendini çok iyi bilip herkesi de kendi gibi sananlar, ev sahibinin lidere karşı sahaya iki seksen uzanacağını iddia etmişlerdi. Hatta neredeyse “kesin” demişlerdi.
Peki, öyle mi oldu? Hayır! Ben şimdi bu kafadaki spor ahlakından uzak kişilere bir soru sormak istiyorum. Sorum şu: “Acaba Galatasaray, Fenerbahçe’ye karşı oynadığı sefil futbolla mı sahadaydı, yoksa geçen sezon şampiyonluğu yakaladığı günlerden zaman zaman örnekler mi sundu?”
Neyse, bırakalım onlar kendi kazdıkları kuyularda eşelenmeye devam etsinler. Maça bakalım isterseniz... Beşiktaş’ın artık klasikleşen kadrosu maça çok kötü başladı. Galatasaray ise rakibinin özelliklerinin başında gelen direk kaleye dönük atak organizasyonlarını alabildiğince önledi. Karşılığında ne yaptı? İşte burada önemli bir etki alanı oluşturulamadı. Zaten Yasin’le bu yapılamazdı. Sneijder de henüz tam sağlam olarak sahaya çıkmadığı için katkılarda hep uzak kaldı. Sabri, hem Linnes’e yardım, hem orta alana destek, hem de öne etki görevlerini, açık net yazıyorum, bu ülkede cebe tonla para indirenlerin hepsinden fazla yaptı. Galatasaray’ın hep eleştirdiğimiz arka bloku da bu defa Sosa’nın ilk yarı emeklilik oyunu sayesinde genelde ayakta kaldı. Tabii ki sağda oyunun kendi üzerine çekip Beşiktaş orta alanına alan açması beklenen Quaresma yine kendisiyle ve rakiple didişmekten öteye geçmeyip, takımı resmen on kişi oynattı. Olcay çalışkan, Gomez iyi kapanan rakip savunmada esir idi. Oğuzhan’ın canı çıktı diyebiliriz. Atiba da ek görevlerle yine sahanın en iyisi oldu. Hani neden alındı diye yazılar, konuşulan Tosiç, soruyorum acaba alınan bütün stoperlerden daha iyi değil mi? Ama maçın adamı yine Muslera oluverdi.
Şimdi gelelim asıl meseleye... Hamza ve Mustafa hocalarla fiziki çöküş yaşayan Galatasaray, kariyeri tartışılır ve bana göre de Galatasaray ona ağır gelir ama Hollandalı ile yüzde 30’luk bir fizik gücü zammı almıştı. Ama bu tam maçlık değildi tabii ki... Beşiktaş maçı ikinci yarının ilk on dakikasından sonra eline aldı ve kazandı. Bu arada ilk yarıda uyuyan usta Sosa, üç net pozisyonu auta atıp belki de şampiyonluğu tehlikeye atıyordu. Ama Şenol hocanın ebedi makası Cenk, Oğuzhan üstattan aldığı harika pası öyle bir sağ dışla Gomez’in önüne bıraktı ki... Maçın heykel adamına sadece boş kaleye dokunmak kaldı. Yani kazanmak illaki lazım diyen Beşiktaş, iki kenar bekinden çok fazla hücum deştiği almamasına rağmen Atiba destekli, Oğuzhan hünerli olarak maçı kaptı. Bir yere takılıyım gene... Acaba Olcay neden çıktı? Çünkü Gökhan Töre çoktan sezonu kapatmıştı... Böyle bir maçın son yirmi dakikası on kişi oynanır mıydı Şenol hocam? Pardon unutmadan... Bu kaleci Tolga da, hem Yasin’e, hem de Emre’ye yaptığı yerinde çıkışlarla acaba maçı tutan adamlardan biri mi oldu? Hani bu işten iyi anlayanlara soruyorum...
Galatasaray, o kadar çelme takmaya hevesliydi ki... Artık nefes almakta zorluk çeken Sneijder’i alıp yerine karşılayıcı bir orta alan olan Donk’u maça dâhil etti. Hatta umut adam Umut’u da oyuna attı. Sinan da girdi...
Sonuç mu? Kendine sunulan ikramı mideye indiremeyen midesi arızalı kişilere sunulan hakiki bir derbi oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.