Harç bitti, yapı paydos!
Bu başlıktaki kurguya bayılırım. Ne anlama mı geliyor? Şuna; bir şeyin gerçekleşmesi için kullanılan malzeme bittiğinden, artık gerçekleşme imkânı kalmamıştır. Yani yapıyı oluşturmak için gerekeli harç bittiğinden yapı yarım kalmıştır, tamamlanamamıştır, ya da yapılmadan üstü kapatılmıştır.
Evet, en yetkili ağızlardan açıklandığı üzere 70 milyon avroya mal edilen, yani bizim parayla neredeyse 250 milyona kurulan Fenerbahçe takımı, bazı Azizisilin yemişlerce ikinciliği de iyi gösterilmektedir de, iflas etmiştir. Stadı olmayan, oyuncuları soyunma evleri olmadığından özel malzemelerini oradan oraya taşıyan, yönetimi ev gibi sayılacak saha aramaktan yorulan ülkenin en eski kulübü Beşiktaş bütün bu olumsuz koşullara rağmen artık şampiyon gibidir. Hele bir de ikili averaj kaybı olmasaydı, belki de elinde kupayla, klasiktir, Boğaz Köprüsü’nden bugün geçmiş olacaktı.
Başakşehirspor takımı tartışmasız bizim ligin genelde günümüz futbolunun topluca yerine getirmede ilk üçe girebilecek niteliktedir. Hele hele sağlam bir Emre ile bunu sahaya daha bir sağlıklı oturtabilmektedir. Bu defa da ne mi yaptı? Mehmet Batdal’ı Fenerbahçe’nin stoperleri üzerine oturtup, önce çıkmalarını engelledi, sonra da en sıkışık durumlarda uzun top kullanarak bu santrforun özelliğini kullandı. Tabii ki hakem Fırat Bey izin verdikçe... Şimdi bir soru aklıma geldi. Bizim ülkenin büyük yorumcuları, kâh gazetelerde, kâh ekranlarda ne diyorlar, ne yazıyorlardı. Fenerbahçe savunması ile ayakta duruyor, yıldızları ile işi bitiriyor. Peki, o savunma bu maçta ne hale geldi? Yıldızlar penaltıları adeta iterek kalecilerin kucağına attı mı? Neymiş; Nani santrfor arkası oynamaya başlayınca Fenerbahçe’nin bir anda çehresi değişmiş. Hadi yahu! Mersin gibi düşmüş. Gaziantepspor gibi ligin en zayıf iki takımından birini bulursanız karşınızda olanlar size devrim gibi gelir. Hakemin kupadaki ilk maçta doğradığı, rövanşa işi kalmayan Konyaspor’a atılan beş gol de var ya... Ama bilginiz, görgünüz bu kadar ne yazık ki? Geçen haftaki televizyon programlarımda olsun, yazılarımda olsun Başakşehirspor maçından sonra konuşalım demiştim. Ben şimdi konuşup, yazıyorum, ya siz? Sadece Alper ve Volkan’ın kanatlardaki yeni varlıkları işe yaramıştır. Ama ne Van Persie, ne de Nani işe yaramıştır. Olan geçen sezonun gol kralı Fernandao’ya olmuştur. Tabii ki takıma da...
Gelelim kaleci Volkan Demirel’e... Yediği gollere bakınız... İkisi de 22-23 metreden ve kontrol edilip atılmış şutlar. Yani bir kaleci bundan daha iyi hazırlanamazdı. Peki, öbür kaledeki Volkan’a bakalım... Şimdi bir soru daha siz iki eliyle gözlerinin kenarlarını kapatıp ufuklarını daraltan için... Aylardır Volkan Demirel affedilmeli, diğer Volkan’la Fransa’ya gidilmez diyenler... Şimdi yazdıklarınızdan, söylediklerinizden utanıyor musunuz? Pardon, sizde o duygu var mı ki? Benim Milli Takımı’mı hayati maçta maçın başlamasına on beş dakika kala terk edip giden mi gedecekti Fransa’ya? Ama bu ülke öyle bir ülke ki, bu ülkede öyle bir federasyon var ki... Bu kaleciye tek bir gün ceza dahi vermedi. Hocası Terim mi ne yaptı? Eyyamın kralını...
Şimdi birçok unsuru alt alta koyduğunuz zaman Beşiktaş’ın şampiyonluğu helal midir, değil midir? Haaa matematik ikili averaj sistemi açısından hâlâ yaşamaktadır. Ancak bu haftaki maçlarda Kadıköy’de kaç kişi, eski adıyla anarım ben, İnönü’de kaç kişi olacaktır? Hakemler mi? Eh artık onlar da teslim olmuş olabilirler mi sizce? Spor medyası mı? Sadece, genel olarak, acınacak durumdadır, ne yazık ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.