Üzülmek ve acımak!
ÖNCE ikincisinden başlayayım. Mustafa Aydın isimli bir vatandaş benim basketbolla ilgili yazım üzerine bir mail atmış. Basketbolun elle oynandığına değinerek beni bu spordan anlamamakla eleştirmiş önce... Sonra da hakem aleyhinde konuşmayan Fenerbahçeli basketbolcuları işaretimi de, “Onlar senin gibi karaktersiz değiller ki” diyerek övmüş. Ama ne yazık ki, hakemi eleştirmeyi Obradovic yaptı diye de devam etmiş. Ne oluyor o zaman Obradovic karaktersiz mi oluyor Mustafa birader? Basketbola gelince... Benim okuduğum orta ve lisede basketbol ve voleybol oynamak zorunlu, futbol oynamak yasaktı. Voleybolda ölen bir topa ayakla vurduğumuzda bizden 25 kuruş ceza alınırdı. Bunu üç defa yaptığında da cumartesi günü cezaya kalır, saat 17.00’ye kadar yazdırırlardı babam yazdırırlardı. Ben artık sizin gibi kafalılara kızmıyorum, sadece acıyorum. Bu arada Obradovic’in de benim gibi karaktersiz olduğunu işaret ettiğiniz için teşekkürler!
Yazıya böyle bir dramatik durumla girdik. Ama insan ne yazdığını bilmelidir. Tabii ki kafasını kumdan çıkarabildiği takdirde bunu başarır. Neyse, Eskişehirspor düştü. Sivasspor düştü. Mersin İdmanyurdu zaten gitmişti. Eskişehirspor, yani bir zamanların lig şampiyonluğundan teğet geçmiş kulübü... Yıllar içinde birçok özelliğini kaybeden bu kulüp yanılmıyorsam ikinci defa gümledi. Eh, o Türkiye’ye henüz gelmemiş seyirci özelliğinizi kaybederseniz, diğer ünitelerde de batarsınız. Orhan kardeşim ne yapıyor? Sanırım en fazla o kahretmiştir. Mümin, İlhan, İsmail, Necdet, Kamuran, Vahap, Fethi, Burhan, Ender, Nihat gibi oyuncularla donatılmış kadroyu hatırlıyorum da... Vallahi 55 senedir o kadar muhteşem futbol oynayan bir takıma rastlamadım. Yazık! Şimdi kim ayağa kaldırır bilemem.
Devam edelim... Sivasspor... Yani bizim ligde şampiyonluğu yakalamaya kadar gelen üçüncü takım olacaktı, Trabzonspor ve Bursaspor’dan sonra... Bir ikincilik daha var hatırladığım kadar. Sonra mı? Müthiş bir pike... Şimdi mi? Kan değişimi şarttır. Bu Sivas kentinde öyle bir isim var ki, her şeyi yeniden ve en iyi şekilde başlatıp takımı ayağa kaldırır. Recep Mamur’dur bu kişi... Tabii ki yepyeni bir yönetim ve anlayış değişikliği tarzıyla... Öyle bir sezonda üç beş hoca değiştirerek değil... Yazık oldu!
Mersin İdmanyurdu zaten çoktan düşmüştü benim gözümde. Bir ülkenin süper liginde oynayan bir takımın futbolcuları hak ettikleri ücretleri uzun süre alamıyorlarsa ve de bu yüzden idmanları boykot ediyorlarsa, o takım zaten düşmüş demektir. Mersin gibi önemli bir güney ilimizin kafasını politikanın çirkinliğinden kaldırıp, sporun ta içine yatırması gerekir. Öyle mükemmel bir stadı olan şehrin süper ligde takımı olmaz mı? Tabi ki iş sağlıklı düşünen ve yapan bir yönetimden geçiyor...
Evet, Osmanlıspor da Avrupa bileti aldı. Konya ve Başakşehir zaten ceplerinde o biletlerle son maçlarını oynuyorlardı. Osmanlıspor, sanırım küme düşen o eski isimli kulüplerimize örnek olur. Hem yönetimi, hem hocası, hem de oyuncu seçen kafasıyla...
Ve geldik kupa finaline... Benim futbolseverin yine de şanslı... Final ezeli, ebedi ve de son yıllarda ne yazık ki bazıları tarafından düşman olarak yorumlanan Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak... Nerede? Eto’o’nun çiğnediği çimde... Eh, bir mayıs sonu daha keyiflenelim derim... Tabii ki futbolu anlayanlarla... Tabii ki Murat Didin’i bana tanıtmaya çalışan kafalarla değil... Ey Mustafa birader; sor bakalım Murat Didin’e, ona gazetede ilk yazıyı kim yazdırmış, bundan yıllar önce... Size çok feci acımaya devam ediyorum haaa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.