İngiltere Şeriatla Yönetiliyor!
Oh ne la, her taraf gül ve gülistanlık... Ehli sünnet vel cemaat.
İngiltere İslâm şeriatını kabul ettikten sonra geriye ne kaldı? Başına bir de sarıklı, cüppeli halife! Zembilli Ali Efendi de yanı başında...
Bir Salı sabahı Haliç’te Fatih’in gemileri...
Güldürmeyin kargaları, azdırmayın tilkileri... Sanki bu İngiliz’i tarihten tanımıyormuşuz gibi... İttihatçı denilen eli kanlı örgütü Osmanlı’nın başına bela eden o değilmiş gibi... Anadolu’yu Yunan gavuruna işgal ettiren o değilmiş gibi.
Veya ABD ile birlik olup Irak devletini işgal eden o değilmiş gibi...
Basra katliamının suçlusu o değilmiş gibi...
Şimdi kalkmış aklı evveller bize İngiliz’in büyüklüğünden martavallar okuyorlar... Büyük ülke olmanın rahatlığını gördünüz mü? Adamlar şeriat mahkemeleri kurmuşlar...
Birazcık şu yuvarlak kafalar çalışsa. Kafatası ile değil de, akıl ve tarih süzgecinden düşünebilsek ne olur... Tarihi okusak, Ortadoğu’nun perişan haline baksak. Özellikle Filistin’deki İsrail mezalimini görebilsek... Ortadoğu’nun yeraltı ve de yerüstü servetine leş kargalarının nasıl konduklarına bir baksak... İşgale, zulme, yağmalamaya, ihanete tanık olsak...
Unutmayın bu bir İngiliz siyasetidir...
Ortadoğu’da kullandığı ajanların cümlesi hacı hoca kılıklıdır, başta Lavrens, Arapları Osmanlı askerleri üzerine kışkırtan Müslüman kılıklı azgın bir ajan... Peçesi, takkesi, her şeyi yekta.
Asimilasyon siyasetidir... Bir ekol, mecrasından saptırılmak istendiğinde devletleştirilir.
Bizdeki imam hatip liselerinin kuruluş amacını düşünün... Tarihi gelişim içerisinde ilâhiyat fakülteleriyle Diyanet Teşkilatı’nın neden kurulduğunu anlamaya çalışın.
Maksat, bu yerlerden bilgili, deneyimli alimler yetişsin de halkımız fayda görsün değil herhalde. İslâmiyet’in insan hayatından kovulmasını isteyen bir avuç zihniyet, istiyordu ki bu kurumları rejimin denetimine alarak ilimli hale getirmek... Mecrasından saptırmak...
Şu anda bile ekranlarda sergilenen rezaletler onu göstermiyor mu? Ayetle, sünnetle alakası olmayanlar sözde şeriatın hükümlerini gündeme getirenler yaşadıkları çirkef hayata ahkam kesiyorlar.
“Tavuktan da kurban olur” fetvası çıkınca, İslâm’ı hayat tarzı, öyle de olsa olur, böyle de olsa olur. Biraz eteğini kısalt, biraz göğüslerini aç, biraz da flört, başın kıçın açık namaz da kılabilirsin. Zamanımız, bu aktörler sayesinde ırzına geçilmemiş yanı kalmayan bir insan tipi oluşturmak gayretindedir.
İlahlarına da bu şekilde vefa borçlarını ödeyecekler.
İşte İngiliz siyaseti de, kendi ülkesinde aynı oyunu oynamak için mahkemeleri kuruyor.
Devletçi müdahale diyorlar bu oyuna.
Dolayısıyla İngiltere’de kurulan şeriat mahkemeleri İslâm dininin hayrına değil... aksine, gayeleri, çoğalan Müslümanların sosyal hayattaki İslâm’ı davranışlarını denetim altına alarak şer’i hükümleri İngiliz yasalarıyla yozlaştırmaktır...
Bir bakın bakalım, hiç eğriden doğru çıkar mı?
Çıkmayacağına göre, doğruyu eğriye denetlettirecekler.
Şöyle ifade edebiliriz... İngiltere’deki Müslümanlar aralarındaki hukuki uyuşmazlıkları halk mahkemeleri eliyle yürütürken, şimdi bu görevi devlet kendi eliyle kurmak zorunda kaldığı şer’i mahkemelere veriyor... Yani şeriatı, İngiliz mahkemeleri temyizden geçirerek denetleyecek... Sonuçta İslâm şeriatı diye İngiliz yasalarını yutturacaklar Müslümanlara.
Dedik ya, İngiliz siyaseti.. Şeytanın aklına bile zor gelir...
Biz de aynı düzeyde, kilise hukukuna göre mahkemeler kursak, ancak temyizini şer’i mahkemelerin denetimine tabi tutsak, ortada Hıristiyanlık diye bir şey kalır mı?
Osmanlı’nın geride bıraktığı miraslardan bir tanesi de şeriattır.
Bu şeriat, yanı milli hukuk düzeni, devlet katında kaldırılmış olsa bile, bugün hâlâ Anadolu esnafı arasında geçerlidir. Halk mahkemeleri... Trakya’da, Suriye’de, Mısır’da halk arasında bu kurumlar hâlâ yaşar... Mısır çarşısında gözümle gördüm. İki esnaf arasındaki alacak verecek meselesini çözmek için bir araya geldiklerinde biri diğerine hemen teklif etti... mahkemelere mi gidelim, şeriata mı?
Şeriat mahkemesi, esnaf arasında seçilen güvenirli kişilerin oluşturacağı heyettir. Bu heyet karar verdi mi tarafları bağlar, temyizi, itirazı olmaz... Pratik bir çözüm şekli...
Birisinin su koyuvermesi halinde artık sözüne itibar edilmez, bir daha onunla racon kesilmez... Ülkede yedi bohçalı yasalardan oluşan bir sistem varken, İstanbul esnafı arasında ananevi olarak yaşayan şeri mahkeme usulünü kalkın devletleştin...
Yani yürürlükte olan yasalarla yozlaştırın...
Ortaya ne çıkacağını biliyor musunuz? Şu çıkar. Vatandaşın sorunlarını çözmekte çok geç kalan ulusal yargının yerine mafya çıkar...
Mafya kapısı güçlenir, mafya sistemi meşrulaştırılır...
Öyle ise bu İngiliz, şeriat mahkemelerini keyfinden kurmadı. Onun mutlaka bir bildiği vardır.
Bir düşünün Allah aşkına...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.