Sınırları aşabilen bayram
Ramazan’ın 27. gecesine tekabül eden Cuma gecesinin, yani Kadir gecesi olması ihtimalinin yüksek olması sebebiyle bu niyetle kutlanan gecenin akşamında Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği’nin iftar daveti münasebetiyle Feshane’deydik. Türkiye’de yüksek tahsil gören öğrencileri bir araya getirmeye ve onlara bu ülkede ev sahipliği yapmaya çalışan Bâb-ı Âlem Derneği’nin önemli bir boşluğu kapattığına inanıyorum.
Ben ziyaret ettiğim muhtelif ülkelerde yabancı öğrencilerle bir araya geldim. Birçoğunun bulundukları ülkelerde dışlanmaktan veya en azından yalnızlık çekmekten şikâyetçi olduklarına şahit oldum. Bu bir anlayış meselesidir. Kavmiyetçi anlayışlar yabancıların dışlanmasının temel sebebidir. Bunu aşmak ise İslâm’ın kardeşlik bilincini hâkim kılmakla mümkün olacaktır.
Bâb-ı Âlem Derneği de yakınlaşmayı ve hatta bütünleşmeyi sağlayacak oldukça yerinde bir slogan keşfetmişti: “Biz bir milletiz.” Kur’an-ı Kerim’in millet kavramına verdiği anlama da uygun bir slogan.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“De ki: “Allah doğru söyledi. Öyleyse siz de dosdoğru olarak İbrahim’in milletine (dinine) uyun. O müşriklerden değildi.” (Ali İmran, 3/95)
“Doğrusu ben Allah’a inanmayan ve ahireti de inkâr eden bir kavmin milletini terk ettim ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un milletine uydum. Allah’a bir şeyi ortak koşmak bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır; ancak insanların çoğu şükretmez.” (Yusuf, 12/37-38) Bu söz Yusuf (a.s.)’ın hapisteki arkadaşlarına söylediği sözdür. Yani Yusuf (a.s.) küfür, şirk üzere olan bir milleti terk ettiğini, onlardan uzak durduğunu ve tevhid inancını benimsemiş bir millete tabi olduğunu kastetmektedir. Burada millet derken kastedilen aynı inanç sistemi ve hayat nizamıdır. Yani kastedilen kesinlikle bir etnik unsur, ulus değildir.
Şuayb (a.s.)’ın kavmine verdiği cevap aktarılırken şu ifadeye yer verilir:
“Allah bizi ondan kurtardıktan sonra sizin milletinize dönersek Allah’a iftirada bulunmuş oluruz.” (A’raf, 7/89) Kastedilen eğer ki etnik kimlik olsaydı Şuayb (a.s.)’ın kendi kavmine böyle cevap vermesi söz konusu olamazdı. Çünkü o etnik kimliğini değiştiremez, mensup olduğu kavimden veya ulustan çıkamazdı. Kesin bir şekilde reddettiği onların inanç sistemleri ve hayat nizamlarıydı.
Şuayb (a.s.)’ın böyle bir cevap verme ihtiyacı duyması da kavminin şu sözünden dolayıydı: “Ey Şuayb! Ya seni ve seninle birlikte iman edenleri kasabamızdan çıkaracağız, ya da milletimize döneceksiniz.” (A’raf, 7/88) Buradan da anlıyoruz ki kavminin içinden çıkmamış yine aynı ulus ve aynı kasaba içinde yaşıyorlardı; ama onların milletlerini yani inanç, anlayış ve sistemlerini terk etmişlerdi.
Ashabı Kehf de kendilerini sakladıktan sonra keşfedilmekten sakınmalarının sebebini şöyle açıklar:
“Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse taşa tutarlar veya kendi milletlerine döndürürler. O takdirde asla kurtuluşa eremezsiniz.” (Kehf, 18/20)
Bir başka âyeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurur:
“Onların milletlerine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar senden memnun olmazlar.” (Bakara, 2/120)
Kur’an-ı Kerim’de millet ibaresinin kullanıldığı daha birçok âyeti kerime mevcuttur ve hepsinde aynı anlam kastedilir. Kur’an-ı Kerim’in anlamını belirlediği ve çerçevesini çizdiği bir kavram için; “Kur’an’da o anlamda kullanılıyor olabilir, ama günümüzde yerleşik anlamı bu değildir, biz yerleşik anlamını esas almak zorundayız” diyemeyiz. Yerleşik anlamını doğru anlama dönüştürme sorumluluğu taşıdığımızı unutmamalıyız.
Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği’nin “Biz bir milletiz” sloganını da söz konusu kavramı doğru anlamına dönüştürme yönünde atılmış önemli bir adım olarak değerlendirdiğimizi vurgulamak istiyoruz.
Tevhid inancı bu milletin temel direğini oluşturmaktadır. Bu direk bütün peygamberler silsilesi tarafından hassasiyetle korunmuş, binanın tüm diğer organları o direğe dayandırılmıştır. Günümüzde eğer o direğe uymayan birtakım ayrıntılar varsa bunun sebebi cehalettir.
Bayramlarımız aynı millete mensup olma bilincini kökleştirme ve aramızdaki bağları güçlendirme açısından önemli birer fırsattır. Bu fırsatı iyi değerlendirebilmemiz için bayramlarımızda sınırları aşmalı ümmet bilinciyle kaynaşmanın yollarını araştırmalıyız. Kardeşlerimizin sevinçlerini ve acılarını en azından yüreklerimizde paylaşmamız, kendimizi onlarla birlikte hissetmemiz ve davalarını sahiplenmemiz kalben kaynaşmayı sağlamamızın şartıdır.
Bu vesileyle tüm okuyucularımızın ve tüm mü’min kardeşlerimizin bayramlarını gönülden tebrik ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.