Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ayıp ettiniz Paşam... Çok ayıp ettiniz!..

Ayıp ettiniz Paşam... Çok ayıp ettiniz!..

Paşamız açıkladı... Kahraman Mehmetçiklerimiz için birer “toplu mezar” haline gelen karakolların yerini, yaklaşık yirmi yıllık bir gecikmenin ardından nihayet değiştirmeye karar vermişler!..
Günaydın!..
Hani “Zararın neresinden dönsen kârdır” diyeceksin de... Biçimsiz beyanlar, gündemimizin tam ortasına “lök” diye düşmese!..
¥
Ya...
Paşam!.. Askerlik onuruna zeval gelmez, komutan da icabında özür diler!..
“Bunca yıllık ihmallerimiz sonucu yitirdiğimiz evlatlarımızın anne babalarından ve diğer yakınlarından... Dahası bütün Türk halkından af diliyoruz” der!..
Böyle yaparak yüreklere su serpmek varken... “Karakolları daha güvenli bir yere nakletmek için bunca yılı ve bunca kaybı beklemenizin sebebi neydi?” sorusuna... “İnşaat zorluğundan ve mali olanak-sızlık-lardan” bahsederek karşılık veren bir Komutan’a ne söylemeli!..
Tepkiyi nasıl dile getirmeli!..
Hayır; dokunulmazlıkları var!..
Sıradan bir zat söylese... Hatta “sivillerin” en sıradan olmayanı söylese... Yığacaksın yüzlerce sivil toplum örgütünü kapısının önüne... Demokratik eyleme bak!..
“Sivil” olsa bunları yapabiliyorsun da... Bunca “Mehmetçik’e mezar olan” karakolların güvenli bir yere naklinin yirmi yıllık bir ihmale uğramasını, getirip “para sıkıntısına” bağlayıveren “Asker”e ne yapacaksın?..
Ne diyeceksin?..
Biz, bir yandan... “Vay be, memlekete bak!” deyip hayıflanırken...
Diğer yandan da... “Şehit yakınlarına” kulak vermeyi “çıkar yol” belledik!..
Şehit Aileleri Dernek Başkanı Mehmet Güner’e.
“Bizim ve daha çok da sizin çocuklar mali yetersizliklerden dolayı gitmişler!.. Paşa öyle diyor!..” hatırlatmasında bulununca...
Pek yaman bir infial fırtınasıyla karşılaştık...
Dedi ki; “Bu ne biçim bir açıklama böyle!.. Hangi Genelkurmay Başkanı, hangi Başbakan’dan bu iş için para istemiş de alamamış?!.. Mali yetersizliklerden bahseden Paşamız çıksın ve bunu açıklasın?!.. İstemişler de vermemiş mi Başbakan?.. Söylesin bunu, yüzbinlerce şehit yakınıyla birlikte Başbakanlığın önüne gideyim... Oraları ‘istifa’ sesleriyle inleteyim!..”
Evet... Bu veya önceki Başbakanlardan herhangi biri, talep geldiği halde tahsisat çıkartmamışsa, oralarda eylem yapmak kolay!..
Ya, böyle bir şey yoksa?!..
Ya, mesele “parayla pulla alâkalı değil”se!..
Ya, büyük bir “ihmal” söz konusuysa!..
Müthiş görev kusurları varsa!..
O takdirde “yapılabilecek bir şey yok” demektir!..
Ne yapacaksın ki; Genelkurmay’ın önüne gidip “istifa” sesleriyle ortalığı inletecek halin yok ya!..
¥
Hani diyorum ki; aralarında “Ergenekon terör örgütü sanıkları”nın da bulunduğu bir grup akredite gazeteciye, “AKTÜTÜN baskını”na ilişkin açıklamalarda bulunan Paşa...
“Paramız yetmiyor” demek yerine...
Bütün şehit yakınlarına alenen hakaret etseydi...
İnanın çok daha az yıkıcı olurdu!..
Siz neden bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Acıların en büyüğü ile yıkılmış şehit analarının, babalarının taze yaralarına tuz basarcasına... Bunca kaybı, “maliyete” bağlamak hangi vicdana sığar?
Karakolların bir an evvel nakledilmesi gerektiği ifade edildi de...
Hangi hükümet...
Hangi alçak idare, “para vermem” dedi.
Haddine mi düşmüş;
“Asker” karakol parası isteyecek de... “Sivil” vermeyecek!..
Ve hangi Asker ki o, “talebi yerine getirilmediği halde” bunca yıl sessiz kalacak!..
¥
Ya, bırakın Allah aşkına, edilecek laf mı bu!..
Savunma harcamalarına en fazla pay ayıran NATO ülkeleri arasında yer almıyor muyuz?..
Yemeyip, içmeyip... Habire habire Kahraman ordumuza vermiyor muyuz?..
Biz 25 yılda terörle mücadeleye 300 milyar dolar gömmüş bir milletiz;
Beş karakolun lafı mı olur!..
Ya da... “Karakolların inşası mali (parasal) imkanlar dikkate alınarak zamana yayıldı”dan daha moral bozucu bir laf mı olur!..
YILLAR YILI KONFORLARI İÇİN ÇALIŞMADIK MI?
Bu millet hangi fedakarlıktan kaçındı ki?..
Bırakın karakol nakil parasını filan...
Ne fedakarlıklar!..
İstanbul’daki, ISO 9002 belgesine sahip beş yıldız konforlu Harbiye Orduevi’nde konaklama bedeli kaç liradır tahmin edin!..
Oradaki görevlilere sorduk...
Subaysanız... Ya da subay çocuğu filan... Tek kişilik konaklama -mükellef kahvaltı dahil- 10 YTL... (Eski parayla on milyon lira, adisinden bir adet meşin top parası ya da bir paket yabancı sigara veya bir şişe 35’lik rakı!..)
Efendim; beş yıldızlık orduevinde iki kişi kalıyorsanız; karı-koca mesela... O takdirde de adam başı, 7.5 YTL ödüyorsunuz!..
O civardan, aynı kalitedeki bir otele baktık...
KDV hariç, tam 240 EURO..
Yaklaşık; 500 YTL!..
Orduevindeki “bedelin” elli katı!..
Ha bu arada; Orduevlerinin “vergi muafiyetine” sahip kılındıklarını da unutmadan not düşmüş olalım!..
Bir başka incelik:
Konforca “iki yıldızlı otele” ancak denk gelebilen Öğretmenevi’nde, öğretmen başı konaklama ücreti tam 35 YTL!..
Düşünün ki, subayı da öğretmen yetiştiriyor!..
Lâkin; “imkanlardan faydalanma sözkonusu olduğunda”, nesiller yetiştiren koca öğretmen yaya kalıyor!..
Orduevlerinde ve diğer askeri tesislerde, “alkol almanın” maliyetini de çıkarttık...
İmrendirici olmasından endişe ettiğimiz için ayrıntısına girmiyor,
“Piyasanın onda birine denk gelen bir bedelle aslanlar gibi eğlenildiğini” belirtmekle yetiniyoruz!..
Bütün bu imkanlar niçin sağlanıyor kahraman subaylarımıza?..
Galiba; iyice moralize olsunlar, namussuz düşmana, alçak teröriste karşı başımızı eğdirmesinler diye!..
¥
Biz, milletçe onların moralini böylesine ince hesaplarla düşünelim...
Oradakiler; onlarca askerimize mezar olan 5 karakolun, 16 yıl boyunca niçin daha güvenli noktalara alınmadığını soran meslektaşımıza; “maddiyattan” bahisle cevap versinler!..
Heyecanımızı, moralimizi böyle yerle bir etsinler!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi