Sorun Zina Değil İman Sorunudur 9
Bir eğitimci ve ilahiyatçı olarak, hem zina gibi cinsel arzuların gayri meşru olarak karşılanması, hem de gerek turizm sektörü, gerekse uyuşturucu ve fuhuş sektörünün çabası olarak bugün bekaret yaşının 12, hatta 9 yaşlarına kadar düşmesini ızdırap içinde görüyor ve ülkem adına hicap duyuyorum.
Bu yanlışa gençleri sürükleyen sebepler çoktur. Başta Batıcı, laik ve pozitivist sistemin sözde Milli Eğitiminde verilen zihniyettir. Dini ve kutsalı dışlayan zihniyet. Sonra alabildiğine cinselliği tahrik eden sinema, televizyon, internet, diziler, filimler, magazin dünyası ve medya ile suç olmasına karşın porno vahşetiyle seks çılgınlıklarının yayılmasıdır. Türk Ceza Kanununda müstehcenliğin suç ve yasak olmasına rağmen fiilen serbest bırakılması, şehveti teşvik eden açıklık saçıklık gibi tesettürsüzlük ve her kutsalı öldüren para hırsıdır. İnsanımıza yeteri kadar dini ve milli derslerin ve bilgilerin verilmemesidir. Bir eğitimci olarak utanç verici durumu görüyor ve kahroluyorum.
Bu alanda TCK. 225 ve 226. Maddeler var. Evet, kanun var ama maalesef uygulama yok. Mesela müstehcenliği ve teşhirciliği yasaklayan kanuna bir bakınız. Hayretten donarsınız. Bunu uygulamaya kalkan devlet, linç edilmekten korkar ve maalesef suçu görmezlikten gelir.
Evet, bu konuda yasak koyan kanun var, ama uygulama yok maalesef. Başörtüsü ile amansız mücadele eden sistem, TCK.nın suç saydığı müstehcenlik ile hiç uğraşmamıştır. Belki teşvik etmiştir. Bunun akıl ve mantıkla bir izahı olabilir mi?
Yöneticilerden eğitimcilere, tüccardan turizmcilere, alkol, uyuşturucu, kumar, fuhuş gibi eğlence dünyasından kara para aklayıcısına kadar kim bunlara teşvik ederek insanımızı istismar ediyorsa, hepsini de lanetliyorum.
Kız olsun erkek olsun bir genç, 12 yaşında karşı cinse ilgi duyabilir. Bazıları yeni tanıdıkları bu şehvet duygularının anaforuna kapılarak akıl ve ruh dünyasının dengelerini bozduklarından bir kısım yanlışlıkları yapabilirler. Bunların o gençlere bir şekilde anlatılması ve yanlış davranışlardan korunması gerekir. Bunu devlet, Diyanet, okul, yargı, aile, çevre, STK’lar ve medya elbirliği halinde yapmalıdır.
İyi ama hani yapan?
Aksine yanlışı yapanları ise her yerde görüyorsunuz!
Önce bu yangını bir görmek gerek. Çünkü zihniyet dünyası o kadar yabancılaşmış ki, bazı insanlar, bizim bu kaygılarımızı eleştiriyor ve “uğraştığı işe bak” diye bize gülüyor. Onlara göre acıkan yer, susayan içer, cinsel arzusu kabaran da cebir ve şiddet olmadan bunu giderir. Bu, peynir ekmek yemek gibi bir ihtiyacın karşılanmasıdır. Varsa ihtiyaç, ki vardır, öyleyse gençler evlenmeyi bekleyemez, bu ihtiyaçlarını yasalar içinde kalarak giderirler.
İşte materyalist, pozitivist, laik, batıcı dünya görüşü budur. İşte değişen zihniyet dediğimiz de budur. Önce bu küfrün, inkarın, ahlaksızlığın, zinanın ta kendisi olan bu zihniyeti tanımak ve onunla mücadele etmek gerekir.
“Namus” ve “bekaret” ile alay eden bu zihniyetin bir de kendisini Müslüman sayması yok mudur? “Bu gece kandil” diyerek camilere dolması yok mudur? İşte bu öldürüyor beni.
Yahu, içki, kumar, zina gibi haramları helal saymanın, bunları bildiren ayetleri inkar veya ret etmenin insanı dinden çıkarıp kafir edeceğini daha bu cemaate, bu millete öğretememişsek, niye yaşıyoruz ki ey ben, ey sen hocalar, öğretmenler, imamlar, vaizler, müftüler, şeyhler, müritler?
Ölelim daha iyi be!
Neden mi?
Şimdi bu insanlara dinin küçük çocukların nikah ve zifafı hakkındaki emirlerini nasıl yazacak veya konuşacağız? Dışımızdaki kafirlerden önce bu içimizdeki kafirler karşı çıkacaklar…
Olsun, eziyet ve işkencelere aldırmayacak, yine de yazıp konuşacağız. Öleceksek de böyle adam gibi ölelim.
(Devam edecek)