UEFA mı, yoksa biz mi?
HATIRLANACAĞI gibi Beşiktaş, para trafiğindeki yamukluklar yüzünden Avrupa Kupaları’na katılamamam kararı almıştı. Galatasaray da boyuna posuna bakmadan transfer yaptığından aynen bir yıl yemişti. Fenerbahçe’nin de boynuna kement atılmış, harcama sınırı sunulmuştu. Bunu aştığı taktirde o da ceza yiyecekti. Trabzonspor için ise aynı çember kurulmuştu.
Avrupa Futbol Birliği bu kadar hassa davranırken, bendeniz de açık ve net olarak bu Ocak ara transferinde neler yapılacağını büyük merakla bekler oldum. Yukarıda sözünü ettiğim kulüplere dikkat kesilecektim. Süper Ligin diğer 14 takımı, bir şeyler yapsa da, dişe dokunur bir harcama yapamayacaktı. Zaten yapamıyordu da...
Derken, Beşiktaşlı Olcay Trabzonspor’a imza atmaz mı? Para büyük... Hem kendisi için, hem de kulüp için... Sonunda Mehmet Ekici de Beşiktaş’a mı gider onu bilemem. Acaba Trabzonspor’un gerçekten de bu oyuncuya ihtiyacı var mıydı? Ama geçen gün yazdık ya o ilimizde petrol bulundu diye... Neyse, derken Ahmet Çalık’ın bonservisi için Galatasaray’ın Gençlerbirliği kulübüne 2, 5 milyon avro ödeyerek işi bitirdiği açıklandı. Vay be derken, aynı Galatasaray’ın bir stoper daha almak için kollarını sıvadığı haberlerde yer aldı ekranlarda... İlhan Cavcav için bu işler iş değil ki zaten... Yarın bir bakarsınız aynı Ankara takımında bu Ahmet’ten daha iyi bir genç stoper rakip forvetlerin karşısına dikilivermiş.
Derken, Fenerbahçeli Dick Advocaat hazırlık maçı sonrası bile Ekici için kulüpten ısrarcı olunmasını istediğini söyledi. Bu arada da Emenike ve Van Der Wiel’in de mutlaka gönderilmesini gerektiğini dile getirdi. Hollandalının umurunda mı bu iki futbolcu için kaç para ödendiği... Şimdi Fenerbahçe yönetimi kafa kaşıyıp duruyordur. İster misiniz Emenike gibi ikinci defa alınırken 13 milyon avro bonservis ödenmiş bir futbolcu bedavaya uçuversin... Hesabı kim mi sorar? Yüreğin varsa divanda falan çık konuş bakalım, en arka yerlerden malum kitlenin tehdidi geliyor mu gelmiyor mu? Benim adaş bir kere Rüştü için konuşmaya kalkılmıştı da, salondan nasıl kaçacağını şaşırmıştı.
Evet, UEFA’nın kılıcı kafalarında sallanırken bu dört ünlü kulüp nasıl oluyor da böylesine cömertçe para harcayabiliyor? O zaman ya UEFA, iş yapar gibi görünüyor, kapının arkasından da nasıl isterseniz öyle yapın, ben dümen yapıyorum diyor... Ya da bizim kulüpler UEFA’ya yeni para kaynakları gösterdiler. Bağışlar bunların arasında yer alamaz, yine UEFA’nın koşullarına göre... O halde? Dolar ve avro her gün bizim lirayı bir kaç kuruş daha küçültürken, bu cömertlik de neyin nesi?
Tabii ki konuyla ilgili sorular bitmez. Bir başka pencereden daha bakarsak, bu kulüplerin onca para harcanarak oluşturulan alt yapıları ne alemde acaba? Bazen üç İstanbul kulübünün alt yapı maçları kendi ekranlarından bize sunuluyor. Bakıyorum da bayağı gelecek vaat eden çocuklar var. Ama onlar oralarda büyüyecektir her zaman olduğu gibi. Sadece yaş olarak... Sonra bir gün gelecektir, şöyle bir haber yer alacaktır gazetelerde ve ekranlarda: “Falanca kulüp, zamanında alt yapısından yetişen falancayı bilmem kaç milyon avroya renklerine kattı...” Örnek mi? Şimdi Bursa’da oynayan Bilal, Galatasaray’da forma giydi, milli takıma seçildi. Nerede mi yeşerdi? Dereağzı’nda...
Yani ne UEFA işin ciddiyetini sergileyebiliyor, ne de bizim kulüpler bu UEFA’yı ipliyorlar... Nasıl gelmişse, öyle gidiyor işte...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.