Orhan Karataş

Orhan Karataş

"Olan oldu" diyemeyiz

"Olan oldu" diyemeyiz

Anayasa değişikliği teklifinin ikinci tur görüşmeleri başladı. 3 gün içinde oylamaların tamamlanması ve son sözün millete bırakılması hedefleniyor. Türkiye'nin bu kadar ağır sorunları varken, bu mesele daha fazla gündemde kalamazdı. Bir an önce sonuçlandırmak ve milletin onayına sunmak gerekiyordu ve bu yapılıyor.

 

MİLLET HER ŞEYİ GÖRÜYOR

         CHP ve etrafındakilerin, fiili durum garabeti oluşturan ve ülkeyi çıkmaza sürükleyen AKP'yi bırakıp, çözüm üreten normalleşmeyi, ferahlamayı ve huzuru sağlayacak bir tavır ortaya koyan MHP'ye saldırması, sonucu değiştirmediği gibi, milletin ne olup bittiğini görmesi ve anlamasını daha kolay hale getirecektir. Bizim bir türlü anlayamadığımız ve kabul edemediğimiz şey, kendini ülkücü ve milliyetçi gören bazı zevatın nasıl bu kadar CHP rüzgarına kapıldıklarıdır. Hiçbir ölçüye sağmayan, Anayasayı ve hukuku yok sayan bugünkü fiili duruma ses çıkarmıyorlar, bunu aşmak için bulunmuş formüle itiraz ediyor ve ortalığı ayağa kaldırıyorlar.

 

KOŞA KOŞA ERDOĞAN'A GİDEN BAYKAL

          MHP hiçbir zaman mecliste görüşülen teklifin ideal olduğunu, her sorunu kökünden çözeceğini iddia etmedi. Ancak, ülke bir büyük çıkmazın içindedir ve böyle devam edemeyiz. Bir çıkış yolu bulmak lazım. Yapılan budur. CHP keşke toptancı bir yaklaşımla her şeyi reddedip işi yokuşa sürmek yerine, en başından itibaren katkı verseydi ve teklifin daha olgunlaşmasına yardımcı olsaydı. Çok daha hayırlı ve faydalı bir iş yapmış olurdu. Özellikle sayın Baykal'ın konuşmalarını anlamakta ve izah etmekte büyük zorluk çekiyoruz. MHP'yi ve sayın Bahçeli'yi suçlamasının meclis başkanlığı seçimlerinin intikamını alma hırsından kaynaklandığı anlaşılıyor. Zira, sayın Baykal'ın sicili herkesin malumudur. Sayın Erdoğan'a hangi gerekçelerle siyaset yolunu açıp başbakan ve ardından da Cumhurbaşkanı olmasını sağladığını bugüne kadar izah edememiştir. 7 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde CHP'nin bütün söylediklerini bir anda yok sayıp, koşa koşa sayın Erdoğan'a gitmesinin ve saatlerce ne konuştuğunun makul bir açıklamasını da duyan olmamıştır. Nitekim, şimdi de sayın Cumhurbaşkanına hiçbir şey söylemiyor ve doğrudan MHP'ye saldırıyor. Bunun önyargılar dışında bir anlamını bulabilen varsa beri gelsin.

 

BEYHUDE ÇABALAR

          Son dönemlerde sayın Bahçeli'nin eski konuşmaları üzerinden bir karalama kampanyası başlatılmıştır. Bunlar beyhude çabalardır. Sayın Bahçeli, "Ben de ne söylemişsem arkasındayım. Değişen bir tane cümlem yok ama bir de Türkiye gerçeği var." Diyor. İşte MHP ile CHP arasındaki temel fark buradadır. MHP dün ne dediyse bugün de onu söylüyor. Söz konusu ülke olunca da her şeyi teferruat sayıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Bahçeli ile görüşmeye gelirken benzer bir cümle kullanmıştır. Ama onlar için söz konusu siyasi sonuç olmak olunca, gerisi teferruat oluyor. Zira, AKP'nin gitmesi uğruna ülkenin batmasında hiçbir sakınca görmüyorlar.

 

DEVLETİN BEKASI

          Bir defa daha ve altını çizerek belirtelim. Ülkenin içinde bulunduğu hazin duruma seyirci kalıp, AKP'nin insafına terk edemeyeceğimiz gibi, CHP güdük ve çağdışı zihniyetini de fazla ciddiye alamayız. Bir şeyler yapmak gerekiyor. MHP her zaman olduğu gibi yine risk almış ve gövdesini taşın altına koymuştur. Sayın Bahçeli, "Türkiye'yi tekrar bir kaos, kriz, darbe çağrısına fırsat verdirmeyecek ne olabilir sorusunun cevabını aradık. MHP böyle misyonu olan bir partidir. Bazı konular vardı ki siyasetin üstünde düşünmek mecburiyetindesiniz. Devlet bekası gibi, milli güvenlik gibi." Sözleriyle, tam da bunu anlatıyor.

 

YAPILAN DOĞRUYSA DESTEK VERECEĞİZ

Çok derin ve ivedi çözüm bekleyen meselelerimiz var. Bunlar gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor ve bedel ödetiyor. Dövizin yüksek ateşinin hangi zararları vereceğini kestirmek imkansızdır. Terörden dış politikaya, sağlıktan eğitime, yargıdan günlük yaşama kadar her yer sorunlu ve artık ülke bu yükü taşıyamıyor. Bir istiklal harbi vermek durumunda kaldığımızı Cumhurbaşkanı söylüyor. İçimiz yanarak bir defa daha belirtelim ki, ülke göz göre göre, bağıra bağıra bu noktaya getirilmiştir. Elbette, "ne yapalım olan oldu" diyerek, kenara çekilip her şeyi kabullenecek değiliz. AKP'ye, "hayır siz eski bildiğinizde devam edin. Yanlışınızı düzeltmeyin ve ülkeyi felakete sürüklemeye kaldığınız yerden devam edin" diyecek halimiz yok. Eğer yapılan doğruysa onaylayacağız. Bu da yetmez, destek verecek ve arkasında duracağız. Bir ölüm-kalım savaşının içindeyiz. Burada kaybeden AKP olmayacaktır, ülke ve millet olarak biz kaybediyoruz. Ne yazık ki, yılların yanlışlarının, teslimiyetlerinin, bedelini 80 milyon hep birlikte ödüyoruz.

 

MHP DEVLETİNE SAHİP ÇIKIYOR

             Hala anlamayanlara bir defa daha anlatalım:  MHP kimseye destek olmuyor, kimsenin özel hesaplarına ortaklık etmiyor. Ülkesine, milletine, devletine, bayrağına, imanına sahip çıkıyor. Varlık sebebine uygun olarak Sevr şartlarını düzeltmeye, İstiklal Harbinde ön safta yer almaya uğraşıyor. CHP, güdük zihniyetinin gereği olarak AKP'nin yine terör örgütleriyle müzakere etmesini isteyebilir. AKP'nin gitmesi uğruna vatanın batmasına razı olabilir, ama bunu MHP'den de beklemesi, sapkınlıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi