Pullarımız
Pul dünyasının önder isimlerinden Erol Akkaya'nın dükkânında oturuyorum. Erol Bey yetmiş yedi yaşında ve atadan pulcu. Bir ara dışarı çıktım. Vitrinin önündeyim. En fazla on üç yaşında olan bir çocuk babasının elinden kurtulup vitrine koştu. Renkli pullar ilgisini çekti demek ki. Meraklı gözlerle pullara bakıyor. O sırada babası da yanına geldi. Kenara çekildim, onları seyrediyorum. Çocuğun sorusu: “Baba, bunlar ne?”
İlk pulumu henüz on iki yaşındayken almışım. Kendi paramla üstelik. Bir başıma PTT şubesine gitmiş, memur ağabeye selam vermiş ve postaneden sevinçle çıkmıştım. 17 Temmuz 1982. Beş parçalık Anadolu Dağları serisi. Fakat pul defterim yok. Pulları kitapların arasında muhafaza ediyorum. Düşünmeye işte buradan başlıyorum. Vitrine koşan çocuk, beni otuz beş yıl öncesine götürdü.
Pul koleksiyonculuğu, bir hobiden çok daha fazlasıdır. Evvela kültür işidir. Memleketin halini ve gidişatını pullar üzerinden takip etmek mümkündür. Aynı şeyi para için söyleyemeyiz.
Pula 'modern minyatür' dersek yanlış olmaz. Pulun üzerinde yer alan her desenin, işaretin, resmin ayrı bir anlamı vardır. Mesela dünyanın en güzel serisi seçilen İstanbul'un fethinin 500. yıldönümü pulları. (1953) Bu seride Hattat Emin Barın ve Ressam Nurallah Berk'ın sanatları, emekleri vardır. Osmanlı döneminden de bir örnek verelim: Edirne'nin Bulgar işgalinden kurtuluşunun hatırası olarak basılan Selimiye Serisi çok güzeldir. Pulların tasarımını Mimar Muzaffer Bey yapmıştır. (23 Ekim 1913) Hürriyet-i Ebediye tepesinin ve anıtının mimarıdır kendisi.
Osmanlı Devleti'nin son elli yılını ve Cumhuriyet devrinin tamamını pullara bakıp seyredebiliyoruz. Neler yaşanmış, öncelikler nasıl değişmiş vs. Birinci Cihan Harbi'nden harf inkılabına, Atatürk - İnönü rekabetinden Türk dış politikasının yönelimlerine kadar. Amerika Birleşik Devletleri'nin istiklalinin 150. yıldönümü münasebetiyle altı pulluk bir seri çıkarmışız mesela. 15 Temmuz 1939 tarihinde. Türk ve Amerikan bayrakları beraber dalgalanıyor. Devamında, Missouri zırhlısının İstanbul'u ziyareti konulu üç pulluk bir seri daha. 5 Nisan 1946. Bunlar bize, Türk - Amerikan yakınlaşmasının sadece rahmetli Menderes'in eseri olmadığını söylüyor.
Mustafa Kemal'in vefatından 1950 seçimlerine kadar geçen 11 yılda, tam 67 farklı pulda İnönü resmi kullanılmıştır. Demokrat Parti'yle beraber tekrar eskiye dönülmüştür. Elde kalan İnönü resimli pulların üzerine ise ay yıldız damgası (sürşarj) vurulmuştur. Toplumsal kamplaşmanın nedenlerinden biri de bu yanlış uygulama olabilir.
Cumhuriyet dönemi pulları arasında geziyoruz. Benjamin Franklin ve Guglielmo Marconi'nin doğum, Richard Wagner, Van Gogh ve Mozart'ın ölüm yıldönümlerinde hatıra pullar çıkarılmış. Buna karşılık, nice önemli ve millî ismimiz bu listeye girememiştir.
Ak Parti hükümetleriyle birlikte bunun büyük ölçüde değiştiğine şahitlik ediyoruz. Piri Reis, Kaşgarlı Mahmut, Katip Çelebi, Ali Kuşçu, Süleyman Çelebi, Evliya Çelebi, Yunus Emre, Sultan Abdülhamid Han en güzel şekilde pullardaki yerlerini alıyorlar. Hat ve ebru sanatımız, halı ve kilim motiflerimiz, kültür varlıklarımız tüm inceliğiyle pullarımızda görünmeye başlıyor. İğne oyası gibi geleneksel sanatlar, kıyafetler, yöresel yemekler. Karaoğlan, Keloğlan, Nasreddin Hoca. Fakat hâlâ camilerimiz serisi yok. Neden? Canımızı sıkan bir eksiklik daha var. Osmanlı Devleti, Tur-u Sina serisi içinde güzel bir Mescid-i Aksa pulu çıkarmış. (1917) Bu pul Sultan Vahdeddin'in cülusunda ve birinci yıldönümü serisinde de sürşarjlanıp kullanılmıştır. Kıbrıs Türk Kesimi'nde de Mescid-i Aksa pulu çıkmıştır. Filistin Halkıyla Dayanışma başlığı altında iki pulluk bir seri. (1980) Bizde böyle bir imkân niçin olmamıştır? Sorumuz ve merakımız budur.
***
Beni asıl heyecanlandıran, Osmanlı dönemine ait pullar ve posta tarihi. Bir de Millî Mücadele'nin aziz hatıralarından biri olan, yokluk ve zorluk günlerini yansıtan Anadolu pulları.
Osmanlı pulları bambaşka bir dünyadır. Birinci Cihan Harbi'ni yansıtan Harp Emisyonları, şehit çocuklarına yardım için sürşajlanan Evlad-ı Şüheda pulları, Mütareke serisi; her pulun ayrı bir hikâyesi. Balkanlardaki gidişatı sezen Osmanlı, son bir hamle yapar. Sultan Reşad, 1911 yılında Makedonya seyahatine çıkar. Bu seyahatin Selânik, Manastır, Üsküp ve Priştina sürsajlı pulları çok dokunaklıdır.Çünkü bir sene sonra kıyamet yaşanmıştır. 1898 tarihli Teselya Ordu Pulları'nı da unutmayalım. Türk - Yunan Harbi'nin hatırasıdır.
'Her pulun bir hikâyesi var' dedik. Bir tanesini seçelim: Yaşanan sıkıntı nedeniyle, iki pulumuz, arkasına kâğıt yapıştırıldıktan sonra bozuk para olarak kullanılmıştır. (1917) “Paramız pul oldu” sözü buradan geliyor olabilir.
Pulların üstündeki okunaklı damgalar, sizi büyülü bir yolculuğa çıkarır. Oturduğunuz yerden devasa bir coğrafyayı gezersiniz: Halep, Şam, Hama, Musul, Beyrut... Bir tanesini elimize alalım: Ecnebi memleketler için kullanılan 10 paralık harici posta pulu. Halep damgası taşıyor. Yani o ilimizden yurtdışına postaya verilmiş. Şimdi Halep'in kendisi yurtdışında. Gerçi buna da şükür. Selânik'in kaderini de yaşayabilirdi.
Pul defterinden bir sayfa açıyorum. Çok net bir Mamure-i Hamidiyedamgası. Musul bölgesinden. Yine Hit kasabasına ait kusursuz bir mühür. Bugün İran'da kalan Abadan. Böyle devam ediyor.
Daha acısı da var: İşgal pulları. İngilizler Irak'ı işgal ediyor ve bizim pullarımızı sürşajlayıp kendi pulları olarak kullanıyorlar: IRAQ, IN BRITISH OCCUPATION. Sultanahmet ve Süleymaniye resimli pullarımızın üstüne yazıyorlar bunu. (Occupation kelimesi zorla alma ve işgal anlamına geliyor.) Bitmedi: Fransızlar da Adana'da aynı şeyi yapıyorlar. Osmanlı pullarını topluyor ve üstüne CILICIE (Kilikya) sürşajı vuruyorlar. Evlad-ı Şüheda pullarında bile gördüm bunu. O dönemde yaşadığınızı ve böyle bir şeye şahitlik ettiğinizi düşünün. Yunan işgal kuvvetleri bir adım daha ileriye gidiyor. Pullarımızın üstüne haç işareti vurmaktan çekinmiyorlar. İzmir, Kütahya, Ayvalık gibi yerlerde hep bizim pullarımızı sürşajlayıp kullanıyorlar. Edirne'yi işgal ettikleri vakit, pullarımızdan bu şekilde seri oluşturuyorlar. İçlerinde Selimiye ve Mehmetçik pulu da var.
Biz şu anda, kitapları dolduracak bir konuyu birkaç paragrafa sığdırmaya çalışıyoruz. Eksik oluyor elbette.
***
Bilinen bir gerçek: Suistimaller, spekülasyonlar ve sahtecilik filateli dünyasına büyük zarar vermiş, nice insanı koleksiyonculuktan soğutmuştur. Bugün böyle bir kıyıcılıktan tam mânasıyla bahsedemeyiz.
Esas sıkıntı şurada: Yeni nesiller mektubu görmeden büyüyor. Dolayısıyla pulu da pek bilmiyorlar. Mektup, kültürümüzün kıymetli bir parçasıdır. Pullar tarihi vesikalarımız arasındadır. Bir sikkeye, eski esere nasıl sahip çıkıyorsak, pullara da aynı hassasiyeti göstermeliyiz. Özellikle yazımızın ikinci bölümünde değindiğimiz pullara, mühürlere. Bunları çoğunlukla yabancı koleksiyoncular topluyor.
Ne yapılabilir? PTT Genel Müdürü Kenan Bozgeyik Bey'in samimi çabalarını takip ediyoruz. Güzel işler yapmak için gayret ediyor. Başarılı pullar ve seriler çıktı, çıkıyor. Fakat ciddi bir eksiğimiz var. Pul sevgisini yeni nesillere aktarmakta yetersiz kalıyoruz. (Aşılamak kelimesini özellikle kullanmadım. Çocukların sevmediği bir kelimedir bu.)
Pul koleksiyonculuğu, sadece kültürü değil, titiz olmayı da beraberinde getirir. Disiplin verir. Sabrı öğretir.
Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarıyla ortak projeler geliştirilebilir. Pul dünyasının önemli isimlerinin görüşleri daha sık alınabilir. Ülkemizin en büyük pul koleksiyoncularından biri de Mareşal Fevzi Çakmak'tı. Onun koleksiyonu bile dağılıp gitti, geriye bir şey kalmadı. Buna benzer koleksiyonlara sahip çıkılabilir.
Pul bahsine değinip de Erol Akkaya, Mustafa Badem ve Mehmet Aslanoğlu'na teşekkür etmemek olmaz. Üstümüzdeki emekleri çoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.