Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Elmas kalem

Elmas kalem

Şayet “Kalem ve elmas arasında nasıl bir alâka var?” diye soruyorsanız haklısınız. Her ‘kalem’in elmasla alâkası yok elbette: Bazı ‘kalem’ler elmas gibidir; bazıları ise kömür…
Kömürün de elmasın da kimyasal elementi karbondur. Ama biri doğru zamanda, doğru yerlerde bulunduğundan % 100 karbonlaşarak ‘elmas’ olmuştur; diğeri ‘kömür’ olarak kalmıştır. Kalemler de böyledir işte; aynı harfleri yazarlar, etten kemikten aynı ‘el’ler tarafından tutulurlar ama kimi ‘elmas’laşır, kimi ‘kömür’ mesabesinde kalır. Elmas olmanın şartı vardır: Doğru zamanda doğru yerde durmak; doğru bir gaye uğruna vakfolmak, doğruca vakfe yapmak.
Kalemşörler bir süre sonra ‘kalem’ ismiyle anılırlar. Kalem tutmak sıfatları iken, bazı kalem erbabı için ‘kalem’ isim olmuştur. ‘Usta kalem’, ‘keskin kalem’, ‘hırçın kalem’ deriz bazı kalem ehline. ‘Kömür kalem’, ‘berbat kalem’ hatta ‘münkir, zındık kalem’ diye tanınanlar bile olmuştur. Ama dünyanın rengini değiştiren, kalemini sadece Yaratan’ının rızası için kullanıp hidâyet rehberi olan ehl-i kalem için en lâyık sıfat ‘Elmas Kalem’ değil midir?
Bu soruya cevap vermek için elmasın sergüzeştine kısaca temas etmekte fayda var... Elmas, yeryüzünde bulunan en sert ve muhteviyatı en basit olan değerli taştır. Kâinâtın Yaratıcısı’nın izni ve kudretiyle, elmaslar milyonlarca yıl önce yerkürenin derinliklerinde, karbonun çok yüksek bir sıcaklık ve basınç altında kristalleşmeye başlamasıyla meydana gelmiştir. Elmas, kıymetli taşlar arasında en zor bulunanıdır, ne denli büyük olursa o denli nâdidedir.
Her dünyevî meta gibi elmas da biz ehl-i Kur’ân için hakiki manada kıymetsizdir. İnancımıza göre kıymet ve ehemmiyet Hakk’a râm olma, Allah’a kul olma nisbetindedir çünkü.
Bununla birlikte Âlemlerin Rabbi, bazı hakikatleri anlayalım diye kimi şeyleri nadir yaratmış, onları değerli kılmıştır. Elmas da bu kabildendir; ona kıymetliler arasında müstesna bir yer takdir edilmiştir. Bunun için ‘elmas kılıç’, ‘elmas ruh’ denilmiştir bazı insanlara…
Bazı kahraman kalemlere de niçin ‘Elmas Kalem’ denilmesin?... İşte elmas kalem ünvanına layık bir zât:
Ahmed Husrev Efendi.
Kendisine Risâle-i Nûrları ‘ifâde’ nimeti ihsân edilmiştir. Diğer bir ifâdeyle ‘te’lîf’ nimetidir. Birinci nimetle beraber ihsân edilen ikinci nimet ise ‘kalem vâsıtasıyla olan kudsî hizmet’tir. Yani ‘neşir’ nimetidir. Bu iki nimetin ihsânı, te’lîf ve neşirdeki muvaffakiyet, Risâle-i Nûr’un te’sirinin azametindeki ve Risâle-i Nûr hizmetinin cihanşümûl bir da’vâ olmasındaki ve milyonlarca kalp ve dimağda ma’kes bulmasındaki esas iki âmildir.
Bediüzzaman Hazretleri de bu iki nimete dikkat çekmekte ve Ahmed Husrev Efendi’yi tebrîk etmektedir. Husrev Efendi’nin bu fevkalade hizmetlerinden dolayı Hazret-i Üstad onu “Türk milletinin mânevî büyük bir kahramânı ve bu vatanın bir halâskârıdır ve Türk milleti onun ile iftihar edecek bir hâlis fedakârıdır…” diye taltîf etmiştir.
“Bu zât müstesnâ ve şirin kalemiyle nûrlardan altı yüz risâleye yakın yazmış ve vatanın her tarafına neşrederek komünist perdesi altında dehşetli ifsâda çalışan anarşistliği kırdı ve tecâvüzünü durdurdu ve bu mübârek vatanı ve bu kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryakları her tarafa yetiştirdi. Türk gençlerini ve nesl-i âtiyi büyük bir tehlikeden kurtarmağa vesîle oldu” denilerek onun neşir hizmeti ilân edilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi