Asırlık nineye ceza
Adı Fatma Suzan… 82 yıllık ömrünü tükettiği küçük bir evde sakin bir hayat sürüyor. Fakat bir sabah vakti, hiç beklenmedik bir olay vuku buluyor ve yaşlı kadın karakolluk oluyor…
Mahalle kavgalarını bilirsiniz, insanlar ottan sudan bir sebep bulur ve birbirlerine etmedik hakaretler, savurmadık tehditler bırakmazlar. Bilinen bir gerçektir, insanın olduğu yerde kavga eksik olmaz…
Fatma Teyze bir sabah vakti, o mütevazı evinin tam önünde, kavga eden insanlarla karşılaşır ve hemen tepki gösterir. Fatma Teyze’nin bu tepkisini hazmedemeyen bir kişi elindeki tahta ile ona vurmaya başlar. Teyzemiz “Bu zamane çocuklarının hali ne olacak, baksanıza büyüklerine el kaldırıyorlar” der, bastonuyla karşılık verir. İki kişi arasında gerçekleşen sıradan bir kavga ve yaşlı bir kadının kavgayı ayırmak için yaptığı müdahale… Güzelim ülkemde neredeyse adım başı karşılaştığımız bir durum bu. Fakat Fatma Teyze’nin dâhil olduğu bu kavga sıradan bir kavga değildir. Şahıslar arasında gerçekleşen ağız dalaşı mahkemeye kadar taşınır ve kavgaya karışan kişilerden biri, Fatma Teyze’nin kendisine bastonla vurduğunu iddia edip şikâyetçi olur. “İki adamın tutuştuğu kavgaya müdahale eden yaşlı bir kadın, suçlu mu ilan edilecek” demeyin… Hayatta olmaz dediğimiz birçok şey birkaç saniyede oluveriyor. Nitekim söz konusu davada da kasten yaralama suçu işlendiği iddiası ile Fatma Teyze’ye 4 ay hapis cezası veriliyor. Fakat iyi hal hareketi nedeniyle bu ceza paraya çevriliyor, teyzemizin parayı verecek imkânı olmadığından ceza 6 ay camide nöbet tutma görevine çevriliyor.
Yaşlı kadın yaz kış demeden, bastonuna yaslanıyor ve evinden epey uzakta olan bir camiye gidiyor, burada 4 saat boyunca nöbet tutuyor. Kendisine bu konuda neler düşündüğü sorulduğunda şunları söylüyor: “Allah canımı alaydı da bunu görmeyeydim, bu ceza bana çok zor geldi.”
Şuna yürekten inanıyorum; fedakârlığı hayat düsturu edinmiş Fatma Teyze’ye bu görev gönüllü olarak verilmiş olsaydı, hiç tereddüt etmeden kabul edecek ve o caminin avlusunda nöbetini tutacaktı. Bundan hiç kuşkum yok. Peki, o halde onu yaralayan şey neydi? Onu yaralayan şey, bu görevin ceza olarak verilmiş olmasıydı…
Onu yaralayan şey suçluların değil kendisinin yargılanmasıydı…
Onu yaralayan şey, cana kıyan, kul hakkı yiyen, dolandıran, haksız kazanç elde eden onlarca insan ellerini kollarını sallayarak gezerken kendisinin, onurunu kıracak bu cezaya maruz bırakılmış olmasıydı.
Fatma Teyze’yi yaralayan şey, asırlık bedenini güçlükle taşıyarak giderken sesini kimseye duyuramamasıydı. Yoksa o ne camiye gitmekten ne de halka hizmet etmekten kaçınacak biriydi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.