Okul Öğretmen Öğrenci Ve İlim 1
Bu sistem pkulu ilim öğretmek için değil, Batıcı, laik, pozitivist, materyalist yetiştirmek için açmıştı. Hepsini topladığı bir kavram vardı; Kemalizm. Batı adına, inkar adına, gayri millililk adına ne atarsan içine alan bir çuval.
Öğretmenlerin vazifesi bu düşüncede insan yetiştirmekti. Okulda her düşünce olabilirdi. Olmayacak tek bir düşünce vardı: İslam. Onun adı “irtica” idi ve asla hayat hakkı yoktu.
Daha sonraları bu zincirler biraz gevşedi. Ama okul hiçbir zaman mektep olamadı.
Bizim zamanımızda öğrencileri ilim yolundan alıkoyan pek çok engeller vardır. Bizim zamanımızda bunlardan birisi de maalesef siyasi hareketlerdi.
Her siyasi partinin bir gençlik kolu vardı. İşin en acı yanı da bu partilerin sempatizanı olmaktan öte militanı olan öğretmenler vardı ve bunlar öğrencileri birbirinden kapma yarışına girerlerdi. Hangi öğretmen hangi partinin propagandacısı bilinirdi. Her öğrenci de ona, belli bir mesafeden bakar, ya uzak durur veya yaklaşırdı.
Herkesin müşterek sevip örnek aldığı, dersinden faydalandığı öğretmenler de vardı ama maalesef çok azdı.
O azların işi hepsinin işinden zordu. Çünkü bütün dertleri ilim adamı iyi insan yetiştirmekti. Onlara göre ilim insana disiplin kazandırırdı. İlim ve disiplin yan yana gelirse başarı meydana gelir, başarı mutluluğu doğururdu.
Bunun farkında olan insan, aynı zamanda ahlaklı, izzetli, onurlu da olurdu. İlim, ve disiplin ile ahlak at başı gider. Böylesine değerli insanlar, hem kendilerinin, hem de başkalarının kıymetini iyi bilir ve takdir ederler. Davranışlarında olgun ve dengeli olurlar. Başarı ve mutluluk için öğretmenlerinden başkasının kanatları altına girmeden, şahsiyetini ezdirmeden, özgür ve bağımsız kalarak yaşamanın güzelliğini fark ederler. Böyle bir insan eninde sonunda iyi, güzel, faydalı olanı görür. Birilerinin ona propaganda yapması gerekmez.
İyi öğretmenler, öğrenci avlama peşinden koşanlara göre işlerinde daha ciddi, dersleri daha kaliteli, bilgileri daha zengin, müfredatları daha kapsamlı, dolayısıyla yetiştirdikleri öğrenciler daha başarılı idi. Verdikleri bilgileri sınavlarda isterler, sınav kağıtlarını muhakkak okurlar, notlarını adil verirlerdi.
Hayatında hiç yazılı kağıdı okumadıklarını sanki bir marifetmiş gibi anlatan zavallı öğretmenlere acıyarak bakarlardı. Bu zavallılar, herkese geçerli not vermek zorundadırlar. Yoksa öğrenci itiraz eder, kendisinin de foyası ve kalitesi meydana çıkar. Herkese geçer not veren bu tür öğretmenler, zaten okulda ya “baba”, ya “dayı” öğretmen olurlardı. Sınıftan geçecek kadar not alan hangi tembel talebe onlara itiraz ederdi? Pekiyi alan talebelerin derdi neydi ki itiraz etsin?
Böylece o öğretmenler de dersi bir yana atar, ya da yarısından fazlasını benimsedikleri dünya görüşünü çocuklara anlatmakla geçirirlerdi. Kimisi de vardı ki, bir soruyu bahane eder, öğrencilere hayat dersleri verirdi zil çalana kadar. Tabi konu bitmezse, öbür ders iple çekilirdi.
Çocuklar, ağır ağır dersleri anlatanları mı dinlerler, yoksa evlenirken kız seçmede hangi hususlara dikkat etme gereği, kızlarla konuşurken ileri gitmeden dikkatli yapılacaklar, kötü kadınlara karşı korunma yöntemleri, ilk gece korkusunu yenme sebepleri… Allah aşkına bırakın büluğ çağının zevk ve şehvetlerini yeni yeni hissetmeye başlamış, kız kadın deyince gözleri per per açılmış gençleri, bu sınıfta siz olsanız bu dersin bitmesini ister misiniz?