Sapıklığa Tavır Almak
Gündem referandum. Ama ben çok sorulan iki konudan bahsedeceğim kısaca. Birisi son günlerin sorusu. Diğeri ise sanki her zamanın sorusu.
İlk soru burada çok dillendirdiğimiz bir konudan.
“Sünnetin Kur’an’dan ayrılmazlığı”
“Kur’an’ı anlamada sünnete olan ihtiyaç meselesi”.
Bir başka ifadeyle sünnetin dinde ikinci delil, yani kaynak oluşu meselesi.
Hala konuşuluyor ki bize hala soruyorlar. Biz de ihtiyaç vardır ki soruyorlar diyerek özet de olsa yazıyoruz.
Evet, bu dinin temel kaynakları ikidir;
1. Allah’ın Hz. Muhammed’e (sav.) bildirdiği ilahî vahyinden, yani kutsal sözlerinden oluşan Kur’an.
2. Bu Kur’an’ı insanlara okuyan, açıklayan ve uygulayan peygamberin (SAV) sözleri, işleri ve benimsemeleri. Biz buna, "kavli", "fiili" ve "takriri" diye kısımlarına ayırdığımız “sünnet” diyoruz.
Bu sünnet, Kur’an’ın genel, kısa ve kapalı geçen ayetlerinin ayrıntılarını açıklar, umumi hükümlerini tahsis eder, uygulamayı gösterir, hatta Kur’an’da olmayan bir kısım hükümleri bildirir. Hiç şüphesiz bu yetkiyi O’na, Kuran, yani Allah vermiştir.
Sadece bir ayet yeter bu konuda:
“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”(Ahzab 36)
Kur’an Allah Tealanın verdiği hükümleri içerir. Resulullahın verdiği hükümleri içermez herhalde. Onu sünnet içerir. Onun da sahihi, haseni, zaifi vardır. Hüküm hadisleri ancak sahih hadislerden olur.
“Yok, Resulullah hüküm veremez” diyenlerin gözlerine bir daha sokalım ayetin baş tarafını, gerisini az yukardan okusunlar:
“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman… “
Hakikat şudur ki, İslam’ı öğrenme ve yaşamada sahih sünneti devre dışı bırakanlar, sünnetin değerini ve dindeki yerini bilmiyor olamazlar. Bilerek bu ihaneti yaptıkları için artık onlara “kötü niyetli sapıklar” demekten çekinmiyoruz.
Allah onlara da hidayet nasip eylesin.
Diğer konuyu öbür yazıya bırakalım mı?